I. HAK
Hak Ne Demektir? Batıl Ne Demektir?
Bu Kainat Niçin Yaratıldı?
İnsan Niçin Yaratıldı?
İnsan Bu Dünyada Neden İmtihan Ediliyor?
İnsan Dünyada Nasıl İmtihan Oluyor?
İnsanların iyiliği ve Saadeti Nasıl Gerçekleşir?
"İslam" Nedir? "Kur'an" Nedir?
Müslüman Olmak Demek Ne Demektir?
II.BATIL
Nefsine Esir
Olup Şeytan'a Tabi Olarak
Bütün
İnsanlığı Hükümleri Altına Alıp Onları
Sömürmek ve
Köle Olarak Kullanmak için Çalışanlar
Kimdir Bunlar
ve Nasıl Çalışıyorlar?
Tevrat Nasıl
Tahrif Edildi?
Değiştirilmiş
Tevrat'taki Çelişkiler
Değiştirilmiş
Tevrat'ta Siyonizm ve Üstün Irk İnancı
Değiştirilmiş
Tevrat'ta Allah İnancı
Değiştirilmiş
Tevrat'ta Gayri Ahlâki Görüşler
Tevrat'taki
Tahrifler Nasıl Yapılmıştır?
Hahamlar
Kabbala
Talmud
Siyonistlerin
İdealleri
Kutsal
(Vadedilmiş) Topraklar ve Dünya Krallığı
Kin ve Nefret
Vahşet
Yakma
Kan İçme
Mikrop Harbi
Sonuç
3000 Yıllık
Gelişme
III. GDD
(GİZLİ DÜNYA DEVLETİ)
GDD Dünyayı
Nasıl Kontrol Ediyor
Dolar Üzerindeki
Pramitin Her Bir Basamağı Ne ifade Ediyor?
Üçgen içindeki
Göz
RT
Sanhedrin
B'nai Birith
Bilderberg
Grup
Önemli Alt
Kuruluşlar
AB: Avrupa
Birliği
NATO
CFR (Dış
ilişkiler Konseyi)
CFR II. Dünya
Savaşında Perde Arkasındaydı
Siyonizmin
Kontrolündeki Gizli Servis: CIA
Business Round
Table L
AIPAC
(Amerikan-İsrail Halkla ilişkiler Komitesi)
Trilateral
Trilateral
Amerikan Başkanlarını Masonik idealler Doğrultusunda Seçmiştir
Amerikan Dış
Politikasını da Trilateral Yönlendirir
Sonuç
ABD
Cumhurbaşkanlarını GDD Seçmektedir
GDD DÜNYAYI
NASIL YÖNETİYOR?
Dolar
Milyarderlerinin Efsanevî Zenginlikleri
Rockefeller
Efsanevi Servet Sahibidir ve Bütün Dünya
Ekonomisini
Kontrol Etmektedir
Gizli Dünya
Devleti
Ülkelerin
Merkez Bankaları ile Dünyayı Kontrol Ediyor ve Sömürüyor
GDD'nin ABD
Merkez Bankasını Kurmak için Yaptığı Mücadele
Yeşil
Kağıt=Dolar
Ekonomik
Krizler ve Borsa Dalgalanması
Uluslararası
Bankalar
Uluslararası
Sanayi Kuruluşları, Petrol Şirketleri,
Ticaret
Şirketleri
Harp Sanayi
Diğer
Uluslararası Mekanizmalar
Merkez
Bankaları Vasıtasıyla Devlet Hazinesine Alınan
Borçların
Faizleri
Dolar=Yeşil
Kağıt, Tahviller=San Kağıt,
Rezevler=Beyaz
Kağıt
Ekonomik
Krizler ve Borsa Dalgalanmaları
Uluslararası
Bankalar
Uluslararası
Dev Sanayi Kuruluşları, Petrol ve
Ticaret Şirketleri
Harp Sanayi
Diğer
Uluslararası Mekanizmalar
GİZLİ DÜNYA
DEVLETİNİN GENEL ŞEMASI
ŞER MAKSADI
İÇİN DÜZEN KURANLAR
SUNUŞ
İNSANLIK
TARİHİ VE BUGÜNKÜ DÜNYA HAK VE BATIL MÜCADELESİ
BUGÜNKÜ DÜNYANIN
ANATOMİSİ
2.Cihan
harbinden sonra BM, Dünya Bankası, IMF kuruldu. Kuvvet zoruyla Filistin'e bir
"İsrail" yerleştirildi. Sözde insanlık huzur, barış ve saadete
kavuşacaktı.
Halbuki ne
oldu?
1989'da
komünizmin iflası ve Sovyetlerin dağılmasına kadar soğuk harp devam etti.
Dünya'da
Ekonomik bakımdan; fakir ülkeler daha fakir, zengin ülkeler daha zengin oldu.
Gerek ülkeler arasında, gerekse ülkelerin içinde gelir dağılımları gittikçe
bozuldu. Açların, işsizlerin sayısı gittikçe arttı. Milyonlarca insan enflasyon
ve pahalılıktan dolayı her geçen gün artan geçim sıkıntısı ile ızdırap çekti.
Siyasi
bakımdan Filistin, Keşmir, Kore, Vietnam başta olmak üzere sürekli harpler ve
silahlı çatışmalar devam etti.
İnsanlığın
üzerine bir kabus gibi çöken bu devir esnasında Batılılar hep: "Biz
insanlığa saadet getireceğiz ama ne yazık ki bir komünizm var, Sovyetler var,
soğuk harp var, bundan dolayı hizmetimizi yapamıyoruz" dediler, dediler,
durdular. Nihayet 1989'da komünizm iflas etti ve Sovyetler dağıldı. O günden bu
güne kadar altı yıl geçti.
Bu son dönemde
bir yandan ekonomik alanda geri kalmış ülkelerin dış borçları ve bunun için
ödedikleri faizler korkunç seviyelere ulaştı. Diğer yandan başta Müslüman
körfez ülkeleri olmak üzere harpler dolayısıyla bir çok ülkenin ekonomileri
büsbütün bozuldu.
Siyasi alanda
ise, yeryüzüne barış geleceğine tam tersine sıcak çatışmalar gittikçe arttı ve
yeryüzünün her yanına yayıldı.
İran-Irak
savaşı çıkartıldı, Körfez savaşı körüklendi, Somali'de yerli halkı ezmek için Somali
işgal edildi. Bosna, Çeçenistan ve Azerbaycan'da tarihin görmediği katliamlar
yapıldı ve birçok Müslüman ülkeye haksız ambargolar konuldu. Adım adım bütün
Dünya sömürüldü ve köle haline getirildi, îtaat etmeye mecbur hâle getirildi.
Böylece "Yeni Dünya Düzeni" adı altındaki tek kutuplu bir tahakküm ve
sömürü düzeni gerçekleştirilmeye çalışıldı.
işte olaylar
bütün açıklığıyla gözler önünde cereyan ediyor. Ve insanlığa bir türlü barış,
huzur, saadet gelmiyor.!!!
NİÇİN ?
Bunun gerçek
sebebini anlayabilmek için, yeryüzünde olayların tesadüfen cereyan etmediğini
idrak etmek gerekir. Yeryüzünde yaşayan bütün insanlık üzerinde kendi
hakimiyetini kurmak, bütün insanları köle yapmak ve kendine tâbi kılmak ve
sömürmek isteyen bir gücün varlığını görmek gerekir. Bu gücün gayelerini,
metotlarını, nasıl çalıştığını, bütün Dünyayı nasıl avucunun içine almak
istediğini ve bunun için asırlardan beri gelişerek bugün artık nasıl organize
bir güç haline geldiğini bilmek gerekir. Bu gücün asırlardan beri olayları
kendi gayeleri doğrultusunda plânlayan ve bu plânlan uygulayan bir güç olduğunu
idrak etmek gerekir.
Bunları
görebilmek için de "Bugünkü Dünya'nın Anatomisi"ni tanımak gerekir.
Bundan kasıt şudur:
Malum olduğu
üzere, insanların hastalıklarını teşhis ve tedavi edebilmek için doktor olmak
gerekir. Doktor olabilmek için de öğrenilmesi gereken ilimlerin başında ANATOMİ
yani insanın vücut yapısı ilmi gelmektedir.
İnsan vücudu
dışardan bakıldığı zaman bir deri ile kaplanmıştır. Ancak, bu deriyi kaldırıp
altına baktığımız zaman, kemik, adale, damar, sinir sistemi başta olmak üzere
vücudun içinde bir çok organların çeşitli sistemlerin, çeşitli fonksiyonların
cereyan ettiğini görürüz. Alttaki bu yapıyı bilmeden ne teşhis, ne de tedavi
olur.
Tıpkı bunun
gibi, bugünkü dünya olaylarının doğru bir teşhisini ve buna dayanarak da doğru
bir tedavisini yapabilmek için, aynı şekilde "Bugünkü Dünya'nın
Anatomisi" ni bilmekte çok büyük hatta kaçınılmaz bir zorunluluk vardır.
Bugün
yeryüzünde herhangi bir kimsenin bir yerden bir yere gidebilmek için alacağı
uçak bileti IATA'nın kontrolündedir. Ve bilet ücretinin takriben % 9'unu
IATA'ya vermesi gerekmektedir. Yoksa bir yerden bir yere gidilemez. Uçağın
herhangi bir havaalanına inmesi dahi mümkün olamaz. IATA ise her ne kadar
zahiren uluslararası bir kuruluş gibi görünse de, genellikle bütün uluslararası
kuruluşlarda olduğu gibi, dünyayı kontrol eden GDD (Gizli Dünya Devleti)'nin
kontrolündedir ve bu (IATA payı) sonunda GDD' ye gider.
Ve yine bugün
bir kimse dünyanın bir yerinden diğer bir yerine bir para göndermek isterse bu
paranın oraya gidebilmesi için önce ABD'de Amerikan Expres Bank veya Chase
Manhatten Bank veya herhangi bir benzer banka üzerinden gitmesi mecburiyeti
vardır. Bu bankalar ise GDD'nin bankalarıdır. Her gönderilen paranın % l - 5'i
arasında komisyon alınır. Bu komisyon da sonuda GDD'ye gider. Böylece GDD'ye
böyle bir pay ödenmeden bugün dünyanın bir yerinden diğer bir yerine para
göndermek bile mümkün değildir.
Bir geminin
denizlerde sefere çıkabilmesi için, önce seyrüsefere salih olduğunu
belgeleyebilmesi lazımdır. Bunun içinde LYOD'dan belge almak mecburiyetindedir.
Halbuki LYOD'da GDD'nin kontrolü altındaki bir kuruluştur.
Devletler borç
para almak istedikleri zaman Dünya Bankası ve IMF'ye başvurmak mecburiyetinde
kalmaktadırlar. Bunlar ise GDD'nin elindeki büyük paraların devlet garantisi
altında faizle geliştirilmesi için GDD tarafından kurulmuş, dünya ekonomisini
kontrol eden kuruluşlardır.
Dünyadaki
bütün büyük krediler ve müesseseler ve ülkelerin kredi alabilme kabiliyetlerini
test eden not veren kuruluşlar da GDD'nin kontrolü altındadır.
Bu olayları
böyle bir bir hatta saatlerce saymak mümkündür. Spordan tiyatroya, sanattan
üniversitelere, sanayiden ticarete,hukuktan istihbarat teşkilatlarına kadar pek
çok şey, GDD'nin kontrolü altındadır.
İşte dünya
olaylarını kavrayabilmek için önce "Bugünkü Dünya Anatomisi" ni
bilmek, bunun için her şeyin önünde gelmektedir.
Bununla
birlikte ayrıca dünya bugünkü hale başlangıçtan beri asırlar boyunca hangi
değişikliklerle nasıl geldi, neden geldi, bütün bunların çok açık bir şekilde
bilinmesinde zaruret vardır.
Bunun için
meseleye temelinden bir bakış yapmak her şeyden daha mühimdir.
HAK
HAK NE
DEMEKTİR? BATIL NE DEMEKTİR?
Bir insanın
yağmur yağarken yağmur şemsiyesini alıp da dışarı çıkması doğru bir harekettir.
Ama yağmur yağmadığı halde yağmur şemsiyesini açarak dışarı çıkması ise yanlış
bir harekettir. Dolayısıyla, Türkçe’mizde kullanılan Doğru ve Yanlış kelimeleri
şarta bağlı olarak isabetli olan şey veya olmayan şey manasındadır. Halbuki iki
kere iki dört eder. Yağmur yağsa da dört eder, güneş açsa da dört eder, bir
hafta önce de dört eder, bin yıl önce de dört eder. İşte şarta bağlı olmaksızın
mutlak olarak her şart altında doğru olan şeye HAK denir. Bunun tersine olarak
bir insan iki kere iki üç dese yağmur yağsa da yanlıştır, güneş açsa da
yanlıştır, bir hafta önce de yanlıştır, bin sene önce de yanlıştır. Her şart
altında yanlış olan şeye ise BATIL denir. Şimdi bu temel esaslar altında her
şart altında doğru olan gerçeklere büyük bir dikkatle bakalım:
BU KAİNAT
NİÇİN YARATILDI?
Başımızı gök
yüzüne çevirip baktığımız zaman ne görüyoruz? Sonsuz bir kainat, sonsuz bir
güzellik, sonsuz bir nizam, o kadar büyük bir kainat ki, içersinde bir yıldızın
ışığı diğer bir yıldıza 100 milyon senede bile gidemiyor. Işığın bir saniyede
300 bin km. yol kat ettiğini düşünecek olursak bu ne büyük azamettir Ya Rabbi!
Cenab-ı Hak insanlara bir esere bakarak bu eserin sahibi hakkında fikir edinme
kabiliyeti vermiştir. Bir resime baktığımız zaman bu resimi yapan kimsenin
çocuk mu?, Olgun bir insan mı?, Sinirli mi?, Huzurlu mu? Olduğunu anlamak
mümkündür. İşte bunun gibi bu kainata baktığımız zaman en ufak bir yerinde bir
aksaklık bulunmayan, bir uyumsuzluk olmayan, şurada da müteahhidin parası
yetişmemiş burayı da idare edivermiş sen de oraya bakmayıver kardeşim,
denmesine ihtiyaç duyulacak en ufak bir kusur bulunmayan bu kainatın yaratıcısı
da elbette her türlü kusurdan münezzeh sonsuz Kemal sahibi olan Rabbimiz'dir.
Dolayısıyla
etrafımıza bakındığımız zaman yaratıcımız olan Rabbimizin Kemal sıfatıyla muttasıf
olduğunu idrak etmememiz mümkün değildir. Rabbimiz her türlü eksikten,
noksandan münezzehtir. Sonsun Kemal sahibidir.
Bir hadisi
kutside Cenab-ı Hak bildirmiştir ki:
"Ben
gizli bir hazine idim. Bilinmeyi murad ettim. Beni bilsinler diye mahlûkatı yarattım."
(Keşfu'l-Hafa, C.2-5-132, H.No: 2016)
Bir yerde çok
kıymetli bir hazine olsa, ama onu kimse bilmese; diğer yerde ise bir hazine
olsa kendisini bilecek bir kainatı yaratsa ve bilinse elbette ikinci hâl
birinciye nazaran daha büyük bir "KEMÂL" ifade eder.
Rabbimiz ise
sonsuz kemâl sahibidir. Hadis-i Kutside de bildirildiği gibi; işte bu yüzden bu
kainat yaratılmıştır. Eğer bu kainat yaratılmasaydı Rabbimizin Kemal sıfatında
noksanlık olurdu.
Yaratılan bu
kainatta cemadat var; canlı nebatlar, hayvanlar ve insanlar var. İnsan
yaratılanın en mükemmeli, en şereflisidir (Eşref-i Mahlûkat) tır.
İNSAN NİÇİN
YARATILDI?
İnsanın bütün
diğer yaratılanlardan, nebatlardan ve hayvanlardan üstün olmasının temelinde
Cenab-ı Hakkın ona verdiği dört önemli meziyet bulunmaktadır.
Bunlar, insana
verilen;
1. Doğru ile Yanlışı (Bu meziyetten İlimler doğmuştur)
2. Güzel ile Çirkini-İyi ile Kötüyü (Bu
meziyetten Dinler doğmuştur.)
3. Faydalı ile Zararlıyı (Bu meziyetten Ekonomi doğmuştur.)
4. Adalet ile
Zulmü (Bu meziyetten Siyaset ve Hukuk
Doğmuştur.) ayırabilme meziyetleridir
Diğer
mahlukatta bu kıymetli meziyetler yoktur.
Bunun için bir
insan bu meziyetleri ne derece süratle ve isabetle kullanabilirse o insana o
derecede akıllı diyoruz.
Bir insan bu 4
temel meziyete ve akıla sahip olunca o insanda iman olur. İnsanı yücelten işte
bunlardır: Akıl, iman ve 4 temel meziyet.
Eğer İnsan
gibi mükemmel bir mahluk yaratılmasaydı bu Rabbimizin sonsuz Kemal sıfatına
uygun düşmezdi. Çünkü bir çok güzellikler yaratılmış ama bunu gören, sezen yok.
Bu bir eksiklik olurdu. Ondan dolayı, insanın yaratılması Yüce Rabbimizin
sonsuz Kemal sıfatının bir gereğidir.
İNSAN BU
DÜNYADA NEDEN İMTİHAN EDİLİYOR?
Rabbimizin
Kemal sıfatıyla birlikte bir de Âdil sıfatı var. İşte bundan dolayı; yani
mahlukatın bir çeşidi olan insanoğluna diğer mahluklardan farklı olarak bu
kıymetli meziyetler emanet edilip verilince Adalet gereği insanoğlunun imtihan
edilmesi gerekmiştir.
Nitekim bir
insanın çok kıymetli ve paha biçilmez bir pırlantası olsa bunu uzak bir yerdeki
bir kimseye göndermesi gerekse "Ahmet! kilerde bir taş var al bunu falanca
yerde filanca kimseye götür ver" diyemez. Taş paha biçilmez değerde olduğu
için, uzun uzun düşünür, araştırır, en uygun bir kimseyi bulur. Ona uzun uzun
tenbihatta bulunur "Bu taş çok kıymetlidir, paha biçilmez kıymettedir.
Bunu gözünden ayırmayacaksın, yatarken karşına koyacaksın, üstündeki ipek
örtüyü açmayacaksın...vs." eğer Ahmet bu tenbihatlara dikkat eder, emaneti
gönderilmesi icab eden yere sağlam olarak ulaştırırsa ona aferin denir ve bir
mükâfat verilir. Yok eğer bütün bu tenbihata rağmen taşı kaybeder veya
çaldırırsa o zaman da Ahmet'e çok büyük bir ceza verilmesi zaruri olur. Çünkü
Adalet böyle gerektirir.
İşte onun için
bu kıymetli meziyetlerin kendisine verilmesi dolayısıyla insanoğlu,
"Rabbimiz Adil olduğundan" imtihan edilmek mecburiyetindedir.
Biz dünya
hayatına, bu imtihan için geliyoruz. İmtihan oluyor ve gidiyoruz. Cenab-ı Hak
bu imtihanda hepimize yüz aklığı ve muvaffakiyet versin İnşaallah. Amin.
İNSAN DÜNYADA
NASIL İMTİHAN OLUYOR?
Cenab-ı Hak
insanoğlunun bu dünyada, ona verdiği kıymetli meziyetlerden dolayı nasıl
imtihan ediyor. "Kim 2 m.den daha yüksek atlarsa onu cennetime
koyarım" veya "Kim 100 m.yi 15 sn.den daha çabuk koşarsa onu cennete
koyarım." diye mi imtihan ediyor? Haşa! Böyle bir imtihan çocukça bir
imtihan olurdu. Eğer imtihan böyle yapılsaydı, hatta hayvanların pek çoğu
insanlardan daha başarılı olur cennete girmeye hak kazanırlardı.
Peki bu
imtihan nasıl oluyor? Bu imtihan; Bir insan, iyi midir?, kötü müdür?
esasına göre
yapılmaktadır. Yani bu imtihan en ulvi, en kıymetli, en yüksek bir gaye
bakımından yapılmaktadır.
İyi İnsan
Olmak Nasıl Mümkündür?
Bir Hadis-i
Şerifte "Hayrun nas men yenfeûn nas" buyurulmaktadır. Yani
"insanların hayırlısı, insanlara faydası dokunandır."
(el-Camiu's-Sağır
Şerhi Feyzül-Kadir, Hadis No: 4044)
İyilik kendi
kendine olmaz. Başkasına faydası dokunmakla olur. En büyük fayda, en büyük
iyilik herkesin, bütün insanların iyiliğini isteme ve bu yolda elinden gelen
gayretle çalışmaktır. Yani bütün insanların Dünyada da, Ahirette de mesut
olmalarını istemek ve bu yolda bütün gücüyle çalışmaktır.
Bundan dolayı,
İslam Dininin özü: "Hâlıki Tâzim, Bütün Mahlukata, Allah'ın kulları olduğu
için, şefkattir". "Yaratılanı severiz, Yaratandan ötürü!"
İslam dininin
temeli "iyilik" tir. Sadece insanlara değil, bütün mahlukata şefkat,
bu arada çevreye, bütün nebatlara, hayvanlara şefkat İslam dininin temelini
oluşturur. Bunun için Kur'an-ı Azimüş-Şan "Bismillahirrahmanirrahim"
ile başlıyor. Yani Cenab-ı Hakkın Rahman ve Rahim ismi şerifleriyle başlıyor.
Rahman demek: herkese, bütün mahlukata şefkati olan, rahmeti olan, esirgeyen,
bağışlayan demektir. Cenab-ı Hakkın sonsuz ismi şerifi vardır. Kur'an-ı
Azimüş-Şanda bunlardan 99'tanesi zikredilmiştir. Bunlara "Esma'ül
Hüsnâ" denir. Bu mübarek isimlerin içerisinden başka sıfatların
zikredilmeyip de Kur'an-ı Azimüş-Şan'a başlarken Rahman ve Rahim isimleriyle,
sıfatlarıyla başlaması, İslam Dininin temelinin iyilik olduğunu, şefkat olduğunu,
merhamet ve rahmet olduğunu göstermektedir.
Esasen İslam
Kelimesinin manası ise "silm" kökünden gelmektedir. Yani (iyilik,
barış, kardeşlik, selamet, huzur) demektir.
Ve yine
(Hz.Muhammed S.A.V.) "Rahmeten Lilâlemin" olarak gönderilmiştir. Yani
sadece insanlar, nebatlar ve hayvanlar için değil bütün âlemlere rahmet olarak
gönderilmiştir. Bütün bu temel esaslar İslam dinin temelinin iyilik olduğunu ve
yeryüzündeki bütün insanların saadeti için gönderilmiş olduğunu açıkça
göstermektedir.
İNSANLARIN
İYİLİĞİ VE SAADETİ NASIL GERÇEKLEŞİR?
Peki
"insanların iyiliği ve saadeti nasıl gerçekleşir?" ki o yolda bütün
gücümüzle çalışalım.
İnsanlığın
saadete erebilmesi için yeryüzünde;
Yanlışın değil
Doğrunun,
Çirkinin değil
Güzelin,
Kötülüğün
değil İyiliğin,
Zararlının
değil Faydalının,
Zulmün değil
Adaletin,
hakim olması
gerekir.
Cenab-ı Hakk
insanlara bunları ayırt edebilme kabiliyeti verdiğine göre insanlar, iyi insan
olabilmek için yeryüzünde yanlışın değil, doğrunun, kötülüğün değil iyiliğin,
zararlının değil, faydalının, çirkinin değil güzelin, zulmün değil adaletin
hakim olması için bütün güçleriyle çalışmakla sorumludurlar.
Peki Hak olan,
doğru olan, iyi ve güzel olan, faydalı olan, adil olan nedir?
Cenab-ı Hakkın
insanlara verdiği yukarıda zikredilen 4 meziyet ile insanlar her ne kadar
doğruyu, iyiliği, güzeli, faydalıyı ve adil olanı ayırt edebilirlerse de
bunların ideal şekillerini bütün insanlığa saadet getirecek olan Hak ve adalet
ölçülerini, akıllarıyla ortaya koyamazlar. Onun için Cenab-ı Hak insanları Adil
sıfatından dolayı imtihan ederken kendisinin Rahman ve Rahim sıfatlarından
dolayı da insanlara bu imtihanda muvaffak olabilmeleri için saadet yolunu da
ayrıca göstermiştir, işte Peygamberler vasıtasıyla da din yani İslam bunun için
gönderilmiştir.
"İSLAM"
NEDİR, "KUR’AN" NEDİR
İlk insan Adem
(A. S) dan beri gelen bütün peygamberlerin hepsi aynı gerçeği yani (Îslam’ı)
tebliğ etmişlerdir. Allah indinde din tektir, o d İslam’dır. İnsanlık tarihinin
gelişmesine uygun olarak gönderilen peygamberlerin tebliğ ettikleri dinde
inancın temel esasları aynıdır. (Amentü) ile b esasları ortaya koyuyoruz:
(1.Allah'a, 2.Meleklere, 3.Kitaplara, 4.Peygamberlere, 5.Ahiret Gününe
(öldükten sonra dirileceğimize), 6.Hayır ve Şerrin Allah'tan Olduğuna)
inanıyoruz. Zamandan zaman değişen sadece o devrin gereklerine uygun olarak
bildirilen ibadetleri şekilleridir. Yoksa inancın temel esasları Adem (A.S) dan
beri bütün peygamberler tarafından aynen bildirilmiştir.
Son Peygamber
Hz.Muhammed (S.A.V) dir. Ve onun getirmiş olduğu Kur'an-ı Azimüş-Şan bütün
insanlığa saadetin yolunu göstermek içi gönderilmiştir. Kıyamete kadar saadetin
tek yolu Cenab-ı Hakkın Cebrail (A. S) vasıtasıyla Hz.Muhammed (S.A.V)'e
gönderdiği ve onun vasıtasıyla insanlara tebliğ ettiği "Kur'an"dadır.
O Kur'an-ı iyice anlayabilmemiz içi Cenab-ı Hak kitabından başka, aynca kendi
sevgilisini yani Peygamber efendimiz (S.A.V)'i de "bize en güzel örnek
olarak göndermiştir". Zaten yol gösterme de en mükemmel şekil kitap ve
örnek ile yani (sünnet) ile olabilirdi. Böyle de yapılmıştır.
Kitap ve
Sünnetle bize bildirilen İslam bir haritaya benzer. Cenab-ı Hakkın insanlara
verdiği akıl nimeti ise bir pusulaya benzer; Saadet içi hem İslam hem de Akıl
lazımdır. Ama yalnız akıl ile saadete ulaşılama Nitekim bir insan gecenin
zifiri karanlığında bir orman içinde yalnız başın kalsa ve kurtulmak istese
etrafı da ormanlık olsa bu ormanların içinde v arkasında ne var, karanlıktan
dolayı bilemiyor. Nereye giderse kurtulabilecek? Bunu nasıl tayin
edebilecektir? İnsanın aklı var onunla göğe bakacak (Büyük Ayı), (Küçük Ayı)yı
görecek. Bunlar vasıtasıyla diyelim ki Kuzey ne taraftadır bunu tesbit
edebilecek. Ancak yönleri tesbit ettikten som hangi yöne giderse kurtulacak,
bunu aklıyla bulması mümkün değildi Acaba kuzeye gitse o ağaçların içinde veya
arkasında bataklıklar, timsahla uçurumlar var ise kuzeye gitmesi ne işe yarar.
Ne taraf emindir, ne taraf kurtuluş vardır, ne tarafta tehlikeler vardır bunu
bilecek olursa ancak zaman kendisini kurtarabilir. Bunu ise aklıyla bilemez. Bunun
bilinebilmesi için; etrafında ne var, bu ormanların içinde ve arkasında kendisi
içi iyilik mi var, yoksa kötülük mü var. İşte bunu gösteren bir haritaya
ihtiyaç vardır. O harita İslam’dır. İslâm; Rahman ve Rahim olan Cenab-ı Hakkı
bu sıfatlarından dolayı, insanların dünya ve ahiret saadetine ulaşabilmesi için
onlara gönderdiği saadet yoludur.
İnsanlar bu
saadet yolunu kendilerine esas alırlarsa bu saadet yoluyla gösterilmiş olan Hak
ve Adalet ölçülerine dayanan bir düzen kurarlarsa ve Peygamber (S.A.V)'i kendilerine
en güzel örnek edinirlerse bu taktirde dünyada da saadet bulurlar, ahirette de
saadet bulurlar. Yok eğer İslâm’dan, Kur'an'dan, Sünnetten sapacak olurlarsa bu
taktirde dünyaları da, ahiretleri de ızdırap ile dolu olur.(Allah Korusun)
MÜSLÜMAN OLMAK
NE DEMEKTİR?
"Müslüman"
demek; lugattaki kelime manası itibariyle (Allah'ın emirlerine teslim olmuş)
kimse demektir.
Müslüman
olabilmek için bir insanın: Kelime-i Tevhid'i yani (La ilahe illallah
Muhammedün Resulullah) sözünü bilerek kalbiyle tasdik ederek diliyle söylemiş
olması gerekir. Kelime-i Tevhid'in içindeki (La ilahe illallah Muhammedün
Resulullah) sözünün manası ise Allah'tan başka ilâh yoktur, Hz.Muhammed (S.A.V)
Allah'ın elçisidir demektir. Ancak bu sözün manasının iyice anlaşılabilmesi için
Arapça bir kelime olan İLAH kelimesinin manasının iyice bilinmesi zaruridir.
Arapça lisanı,
veciz bir lisandır. Diğer pek çok lisanlardan üstünlük arz eden meziyetleri
yanında Arapça lisanının veciz bir lisan olmasının manası kısa bir kelimeyle
bir çok manaları ifade edebilme kabiliyeti içmektir, işte İLAH kelimesi de
böyle bir kelimedir. Bu kelimenin lügat manası incelendiği zaman görülür ki; Bu
kelimede, 4 ana mana aynı amanda ifade edilmektedir. İLAH kelimesinin ifade
ettiği dört ana mana şunlardır:
1. Kendisine kulluk yapılacak şey
2. Kendinden yardım istenilen şey.
3. Rızası gözetilecek şey
4. Hak ve
Adaleti tanzim edici, kanun koyucu
Bu sebepten
dolayı bir insan Kelime-i Tevhid'i söylediği zaman: Ya Rabbi; Ben inanıyorum ki
Allah'tan başka kulluk yapılacak, kendinden ardım istenecek, rızası gözetilecek
yoktur; Hak ve Adaleti Sen tayin edersin, ben senin bildirdiğin Hak ve Adalet
ölçülerinin yeryüzünde hakim iması için bütün gücümle çalışacağım demiş olur.
Peki nerede bu Hak ve adalet ölçüleri? Cevap: Muhammedün Rasulullah yani,
Hz.Muhammed (S.A.V) Cenab-ı Hakkın elçisidir, onun elçisi olarak Cenab-ı Haktan
getirdiği Cenab-ı Haktan kendisine Cebrail (A.S) vasıtasıyla indirilip bize
tebliğ ettiği bu Kur'an-ı Azimüş-Şan Allah'ın kitabıdır ve bu kitapta Allah'tır
bize bildirdiği Hak ve Adalet ölçüleri insanlığın saadetinin teme; esaslarıdır.
Ve ben işte bu Hak ve Adalet ölçülerinin yeryüzünde hakim olması için bütün
gücümle çalışacağım, bütün insanlığın dünyada ve ahirette saadete ermesi için
bütün gücümle çalışacağım demiş olur.
işte Kelime-i
Tevhidi söylemenin ve Müslüman olmanın manası budur.
Müslümanlara
(Müslüman) kelimesiyle isimlendirmek bizzat Cenab-ı Hakkın Kur'an-ı Kerimde
zikrettiği bir husustur. Nitekim Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerimde Müslümanlara siz
Müslümanlarsınız öbürlerinden ayrısınız diyerek diğerlerinden bizleri ayırıyor.
Peki diğerleri kimlerdir: NEFSİNE ESİR OLANLARDIR !
İşte
yeryüzünde Hak ile Batılın mücadelesi; Hakka hizmet eden Müslümanlarla, gerçek
Hakkı kabul etmeyip, nefsine esir olarak Batıla hizmet edenlerin mücadelesidir.
Cenab-ı Hak
Kur'an-ı Azimüş-Şan'da "Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse işte
onlar kafirlerin tâ kendileridir." (Maide Sûresi, âyet 44)
"Kim
Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse onlar zâlimlerin tâ
kendileridir." (Maide Sûresi, âyet 45)
"Kim
Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse onlar fâsıkların tâ
kendileridir." (Maide Sûresi, âyet 47) buyuruyor.
Elbette
Cenab-ı Allah'ın Kur'an-ı Azimüş-Şan'da bildirdiği Hak ve Adalet ölçüleri
insanlığın saadetini belirtmektedir. Bir insan bu saadet yolundan ayrılırsa
yapmış olduğu iş zulüm olur.
İşte Adem
(A.S) dan beri yeryüzünde, insanoğlunun imtihan olduğu bu dünyada, Hak ve Batıl
böylece mücadele ediyor.
Ne yazık ki
kendisine İrade-i Cüz'iyye verilen insanoğlunun hepsi Müslüman olup Allah'ın
emirlerine tâbi olup, yeryüzünde Hak ve Adaletin tesisi için Hak ve Hayır
yolunda çalışmıyor. Bazı insanlar bunu yaparken bazıları da maalesef nefsine
esir oluyor şeytanın tesiriyle zulüm ve şer için çalışıyor.
BATIL
NEFSİNE ESİR
OLUP ŞEYTANA UYARAK BÜTÜN İNSANLIĞI HÜKÜMLERİ ALTINA ALIP ONLARI SÖMÜRMEK VE
KÖLE OLARAK KULLANMAK İÇİN ÇALIŞANLAR
KİMDİR BUNLAR
VE NASIL ÇALIŞIYORLAR?
İslamî genel
bir kaidede şöyle denilmektedir: "El küfrü milletün vâhidetün" yani
"küfür tek bir millettir". Yani yeryüzünde nefsine esir olup Hak ve
Adalet için değil, kendi sömürü ve tahakkümleri için :alışanlar dağınık
değildirler. Organize bir güçtürler. Birbirleriyle irtibatlı )ir bütündürler.
Bir millet gibidirler. Böylece Hak yolunda çalışmak isteyenlerin dikkati
çekiliyor. Bu gücü tanımaları, bilmeleri isteniyor.
İşte bu yayın,
iki cilt halinde bu maksatla yapılıyor. Bunun için bu »irinci ciltte (Bunların
kimler oldukları), araştırmalara dayanılarak imi bir şekilde delil ve dökümanlarıyla
ortaya konulmaktadır. İkinci ciltte ise bu gizli organize gücün (nasıl
çalıştıkları) aynı şekilde araştırmalara dayanılarak ilmi bir şekilde delil ve
dökümanlarıyla ortaya onulacaktır.
KİMDİR BUNLAR?
Cenab-ı Hak
Adem (A.S) dan beri Hak Peygamberlerini gönderdi, öylece (Rahman ve Rahim)
olduğu için şefkat ve merhametle bütün kullarına dünya ve ahiret saadetinin
yolunu gösterdi. Bütün peygamberle-n hepsi hakkı temsil etmişlerdir. Hepsi
İslâm peygamberleridirler. Adem A.S), Nuh (A.S), İbrahim (A.S), Musa (A.S), İsa
(A.S) ve son Peygamber Hz.Muhammed (S.A.V).
Adem (A.S)'a
10 sahife, Şit
(A.S)'a 50 sahife,
İdris (A.S)'a 30 sahife ve İbrahim (A.S)'a 10 sahife gönderildi. (Suhuf-u İbrahim)
Hz.Musa
(A.S)'a TEVRAT
Hz.Davut (A.S)'a
ZEBUR
Hz.İsa (A.S)'a İNCİL
Son Peygamber
Hz.Muhammed (S.A.V)'e de KUR'AN-I KERİM
gönderildi.
Kur'an-ı Azimüş-Şan, kıyamete kadar bütün insanlığa Dünya ve Ahiret, saadet
yolunu göstermek üzere gönderilmiştir.
Tarihen
bilinen gerçek odur ki; çeşitli şekillerde Kur'an-ı Azimüş-Şan'dan önce
gönderilen İlâhi kitaplar muhtelif kimseler tarafından muhtelif zamanlarda
tahrif edildiler. Yalnız Kur'an-ı Azimüş-Şan bir noktası dahi değişmeden
muhafaza olunmuştur ve Cenab-ı Hak Kur'an-ı Azimüş-Şanı Kıyamete kadar muhafaza
edeceğini de bildirmiştir.
Bugün Hz.Musa
(A.S)'a gönderilen Hak Kitap Tevrat'ın, Hz.Davut (A.S)'a gönderilen Hak Kitap
Zebur'un, Hz.İsa (AS)'a gönderilen Hak Kitap İncil'in aslını bulmak mümkün
değildir, bunlar değiştirilmişlerdir.
TEVRAT NASIL TAHRİF
EDİLDİ?
Tevrat, bütün
dünya Yahudilerinin emirlerine sıkı sıkıya bağlı oldukları din kitabıdır.
Tevrat, asırlardır Yahudilerin hayatlarım, dünyaya bakış açılarını, diğer
insanlara karşı düşünce ve tavırlarını düzenlemiştir. Yahudiler Tevrat'ın tamamen
vahye dayalı ve ilahi bir kitap olduğunu iddia ederler. Önemli olan nokta da
burasıdır.
Elimizdeki
Tevrat, gerçekten Allah tarafından indirilmiş orjinal metinlerle aynı mıdır?
Yoksa Tevrat, orjinalliği bozulmuş, dolayısıyla ilahi niteliği kaybolmuş bir kitap
mıdır? Bu sorunun cevabı bizzat Tevrat'ın kendisi araştırılarak rahatlıkla
bulunabilir.
Tevrat,
Kitab-ı Mukaddes'in ilk kısmını oluşturur (İkinci kısım İncildir). 39 Kitaptan
meydana gelmiştir. Ve bu 39 kitabın yalnızca ilk 5 tanesi Hz.Musa'ya verilen
bölümlerdir. Beşinci bölüm olan Tesniye'de Hz.Musa'nın ölümünün anlatılması
bundan sonraki bölümlerin başkaları tarafından yazıldığını ortaya koymaktadır.
"Rabbin
sözüne göre Rabbin kulu Musa orada, Moab uyarında öldü. Ve Moab diyarına
Beyt-Peor karşısındaki derede onu gömdü." (Tesniye Bölümü, 34/5-8)
Tevrat'ı takip
ettiğimizde kalan bölümlerin Musa'nın ölümünden sonra Yahudilerin başına geçen
kişilerin hayatlarını ve verdikleri emirleri kapsadığını görürüz. Bundan
dolayı, Tevrat, yüzlerce yıl boyunca değişik işiler tarafından yazılmış ve
ilahi niteliğini yitirmiş bir kitaptır.
Tevrat'ın
değiştirildiği, içerdiği çelişkili ifadelerden rahatlıkla anlaşılmaktadır. Bu
çelişkilerin Musa'nın beş kitabında dahi var olması, bu bölümlerin de
hahamların tahrifatına uğradığını göstermektedir.
900 sayfalık
Tevrat yukarıdan aşağı incelendiği zaman aşağıdaki 4 sebepten dolayı kutsal
Tevrat'ın baştan aşağı değiştirilmiş olduğunu görmek mümkündür:
1. ÇELİŞKİLER
2. SİYONİZM VE
ÜSTÜN IRK İNANCI
3. ALLAH
İNANCI
4. ALLAH'IN PEYGAMBERLERİNE
İZAFE EDİLMESİ MÜMKÜN OLMAYAN, HAŞA CİNSEL SAPIKLIK VE GAYRİ AHLAKİ DURUMLARIN İZAFE EDİLMESİ.
Türkiye'deki
Mason Üstad-ı Azamlarından
Hayrullah Örs, Tevrat'ın zaman içinde tahrif edildiğini şu şekilde
anlatmaktadır : "Eski Ahid, özellikle Tevrat
(Musa'nın 5 kitabı, Tekvin, Çıkış, Levililer, Sayılar ve Tesniye), Yahudiler ve Hristiyanlarca, yakın zamana
kadar Tanrı'nın Musa'ya doğrudan doğruya yazdırdığı kitap olarak kabul
edilmekte idi. Ama iki yüzyıldan beri yapılan incelemeler, bunların çok yeni
diyebileceğimiz zamanlarda yazıldığını
ve çeşitli maksatlarla tarih
boyunca değişikliklere uğratıldığını ispatlamıştır." (Musa ve Yahudilik, Hayrullah Örs, sf.34-35)
DEĞİŞTİRİLMİŞ
TEVRAT’TAKİ ÇELİŞKİLER
Aşağıdaki
çelişkili ayetler, Tevrat'ın orijinal metinlerinden farklı olduğunun en açık
delilleridir.
"...Ve
İbrahim dedi; "Ya Rab Yehova bana
ne vereceksin?" (Tekvin Bölümü, 15/2-3)
"Ve Tanrı
Musa'ya söyleyip dedi: Ben Rabbim ve İbrahim'e, İshak'a ve Yakub'a kadir olan
Tanrı olarak göründüm. Fakat onlara Yehova ismimle malum olmadım." (Çıkış
Bölümü, 6/2-3)
"Ve
Saul'un kızı Mikal'ın ölümü gününe kadar çocuğu olmadı." (II.Samuel
Bölümü, 6/23)
"Saul'un
kızı Mikail'in Meholalı
Barzillay oğlu Adriel'e doğurmuş olduğu beş oğlunu kral
aldı." (Samuel Bölümü, 21/8)
"Ve
Suriyeliler israil'in önünden kaçtılar. Ve Davud, Suriyelilerden yedi yüz araba
cenkçiler ile kırk bin atlı telef etti ve ordu başbuğu Şofak'ı vurdu ve orada
öldü." (II.Samuel Bölümü, 10/18)
"Ve
Suriyeliler İsrail'in önünden kaçtılar ve Davud, Suriyelilerden yedi bin araba
cenkçiler ile kırk bin yaya asker öldürdü. Ordu başbuğu Şofak'ı da
Öldürdü." (I. Tarihler Bölümü, 19/18)
"Ve bir
karış kalınlıkta idi ve onun kenarı bir kese kenarı gibi, zambak çiçeği gibi,
işlenmişti, iki bin banyo ihtiva ederdi." (I. Krallar Bölümü. 7/5)
"Ve
kalınlığı bir avuç idi. Ve kenan bir kese kenarı gibi, zambak çiçeği gibi
işlenmişti ve içine üç bin banyo alırdı." (II. Tarihler Bölümü, 4/2)
"Arah
oğulları yedi yüz yetmiş beş." (Ezra Bölümü, 2/5)
"Arah
Oğullan, altı yüz elli İki."
(Nehemya Bölümü, 7/10)
"Ahazya kral
olduğu zaman kırk
iki yaşında idi
ve Yeruşalem'de bir yıl krallık etti." (II. Tarihler Bölümü, 22/2)
"Ahazya kral
olduğu zaman yirmi
iki yaşında idi
ve Yeruşalem'de bir yıl krallık eti." (II. Krallar Bölümü, 8/26)
"Ve Yakub
o yerin adını Peniel koydu, çünkü: "Allah'ı yüz yüze gördüm ve canım sağ
kaldı, dedi." (Tekvin Bölümü, 32/30)
"Ve dedi
yüzümü göremezsin, çünkü
insan beni görüp de yaşayamaz." (Çıkış Bölümü,
33/20)
DEĞİŞTİRİLMİŞ
TEVRAT'TA, SİYONİZM VE ÜSTÜN IRK İNANCI
"Siz
Allanın, Rabbin oğullarısınız. Çünkü sen, Allanın, Rabbe mukaddes bir kavmisin
ve Rab üzerinde olan bütün kavimlerden üstün olarak, kendine has bir kavim
olmak üzere, seni seçti. "(Tevrat, Tesniye Bölümü, 14/2)
"Ve
Allanın Rabb'in sana teslim edeceği bütün kavimleri bitireceksin, gözün onlara
acımayacak." (Tevrat, Tesniye Bölümü, 7/16)
Hahamlar,
kendi görüşleri doğrultusunda tahrif ettikleri Tevrat'a, Yahudilerin sahip
oldukları üstün ırk inancını da eklemişlerdir.
Yahudiler,
Tevrat'tan çok daha önceleri, kendilerinin bütün ırklardan üstün olduklarına ve
dünyanın gerçek sahibi olduklarına inanmaktaydılar. Yahudi geleneklerinin ve
ideolojisinin temel kitabı olan Kabbala, Tevrat inmeden çok daha önceleri bu
sapkın inançlar üzerine kurularak yazılmıştır. Daha sonra, bütün insanları eşit
kılan Tevrat'ı da, Yahudi hahamları değiştirmişler ve bu Kutsal Kitap'a üstün
ırk inançlarını eklemişlerdir.
Bu saplan
inançlara göre; Yahudiler Allah'ın seçtiği ve üstün kıldığı bir kavimdir ve
yeryüzü onlara aittir. Fakat "goyimler" (Yahudi olmayan, insan
görünümündeki hayvan demektir) dünyayı haksız olarak ele geçirmişlerdir.
işte
Yahudilerin bu inançlara olan bağlılıkları, tarih boyunca diğer milletlere kin
ve düşmanlık beslemelerine yol açmıştır. Bu sapkın görüşe göre, Rab Yehova
yalnız İsrailoğullannı sevmektedirler.
"...Ve
onlardan nefret ettim. Fakat size dedim: Siz onların topraklarını miras olarak
alacaksınız ve ben size onu mülk olarak vereceğim. Ben, sizi milletlerden ayırt
eden Allahınız Rabbim." (Levililer Bölümü, 20/25)
Ve bu
inançlara göre Rab Yehova, Yahudileri dünya hakimi kılacaktır.
"Ben
dedim: Siz ilahlarsınız ve hepiniz yüce olanın oğullarısınız. Kalk ey Allah!
Yeryüzüne hükmet, zira milletlerin hepsine Sen Varis Olacaksın." (Tevrat,
Memurlar Bölümü, 82/6-8)
Siyonizm ise,
bu inançlar uğruna, Yahudilerin insanlara karşı duyduğu nefret ve üstünlük
hırsının adıdır. Tevrat, Yahudilerin bu dünya hakimiyetine nasıl ulaşacaklarını
da anlatmıştır:
"Eğer
kendi yüreğinde, "Bu milletler benden çokturlar, nasıl onların mülkünü
alabilirim?" dersen, onlardan korkmayacaksın... Allanın Rab o milletleri
önünden azar azar kovacak, onları çabukça bitiremezsin yoksa senin üzerinde kır
hayvanları çoğalır." (Tevrat,
Tesniye Bölümü, 7/17/.22)
Görüldüğü
gibi, Tevrat, Yahudilerin diğer milletleri yavaş yavaş yok edeceğini
söylemektedir. Siyonizm ise bu taktik doğrultusunda, dünya çapında uyguladığı
plânlarda, uzun vadeli hedefler gütmektedir. Diğer milletlerin, kademeli bir
şekilde Yahudilere boyun eğmesi planlanmaktadır.
Yahudiler,
kendi eserlerinde de bu üstün ırk inancını sık sık dile getirirler. Siyonizmin
fikir babası Ahad Ha'am Nietzsche Yahudilerin üstün ırk inancını şöyle ifade
ediyor:
"Yaratılış
merdiveninde farklı basamaklar olduğunu herkes doğal olarak kabul eder: Önce
inorganik nesneler, bitkiler ve hayvanlar âlemi sonra konuşan yaratıklar ve
hepsinin üstünde Yahudiler." (Sources de la Pensee Joive Contenporaine,
sf. 49)
Yahudilerin
üstün ırk inançlarını ve diğer milletlere bakış açılarını Tevrat ayetleri açık
bir şekilde anlatmaktadır:
"Ve
aranızda yürüyeceğim ve sizin Allanınız olacağım ve siz benim kavmim
olacaksınız." (Levililer Bölümü, 26/12)
"Ve
ecnebiler senin duvarlarını yapacaklar ve kralları sana hizmet edecekler.
Kapıların daima açık duracak, milletlerin servetini ve sürgün getirilen
krallarını sana getirsinler diye, gece gündüz kapanmayacaklar. Çünkü sana
kulluk etmeyen millet harap olacak. Ve seni sıkıştıranların oğulları sana
eğilerek gelecekler ve seni hor görenlerin hepsi senin ayaklarının tabanlarında
yere kapanacaklar ve sana, Rabb'in şehri Kudüs'ün Sion'u diyecekler. Ve
milletlerin sütünü emeceksin." (İşaya Bölümü, 60/10-16)
"Saf altında
tartılan Sion'un değerli
oğulları." (Tevrat, Yeremyanın Mersiyeleri Bölümü, 4/2)
"İşte,
şimdi bildim ki, bütün dünyada Allah yoktur, ancak İsrail'de Vardı." (II. Krallar Bölümü, 5/15)
"Sizi, bugün
olduğu gibi bütün
kavimlerin arasından
seçim." (Tesniye Bölümü, 10/15)
"Kızlarınızı,
onların oğullarına vermeyeceksiniz ve oğullarınıza ve kendinize onların
kızlarından almayacaksınız." (Nehemya Bölümü, 13/25)
"Bütün
göklerin altında olan kavimler üzerine bugün senin dehşetini ve korkunu koymaya
başlayacağım, onlar senin haberini işitecekler ve senin yüzünden titreyip
kıvranacaklar." (Tesniye Bölümü, 2/25)
"O Allah
ki, bana öçler verir, kavimleri bana tabi kılar" (II.Samuel Bölümü,22/48)
"Hiç bir
leş yemeyeceksiniz; onu yabancıya satabilirsin, çünkü sen Allah’ın, Rabbe
mukaddes bir kavmisin." (Tesniye Bölümü,
14/21)
Yahudi
hahamları, asırlar önceki meslektaşlarının uydurdukları bu ayetlere son derece
bağlıdırlar. Bütün Yahudi toplumunu bu telkinlerle itiştirirler.
Başka bir
kaynakta Yahudilerin ağzından kendi üstün ırk fikirleri şöyle anlatılıyor:
"Tanrı
tüm evreni dört temel ayırım yani, mineral, bitki, ayvan ve insan üzerine
kurmuşsa da, aslında beşinci bir türün var olduğu yazılmıştır. Bu da Am İsrael,
yeni Yahudilerdir. O'nun dördüncü türden, konuşanlar topluluğu insanlardan
ayıran mesafe, insanı hayvandan ayıran mesafeden daha az değildir." (Rav Yoel Kalın, "La
cinquieme dimension" Rencontres Habad No.25, 1989, sf. 15)
Halbuki
KUR'AN-I Azimüş-Şan, hahamlar tarafından yapılan bütün bu üstün ırk
uydurmalarını reddetmekte ve gerçeği şöylece ortaya koymaktadır :
"....Yahudiler: "Biz, Allahın çocukları ve sevgilileriyiz." derler. De
ki: "Hayır, siz de onun
yarattığı birer insansınız." (Maide Suresi, 18)
DEĞİŞTİRİLMİŞ TEVRAT'TA
ALLAH İNANCI
"Tanrıya
inanmak Yahudiliğin temel başlangıç noktası değildir. Resul Jeremiah bile
İsrail'in başkaldırısını, Tanrının ağzından şöyle anlatır: Beni terk ettiler ve
kanunlarımı uygulamadılar. 'Eski hahamların bu sözü yorumlama şekli ise:
İnançlarından vazgeçsinler ama kanunları uygulasınlar". (Şalom Gazetesi, 8
Mart 1989)
Yahudi dini,
tamamen gelenekler üzerine kurulmuştur. Bir Yahudi için din, Allah'ın
hoşnutluğu ve yakınlığından çok, üstün ırk inancını ve koyu gelenekleri ifade
eder.
Bütün Yahudi
ibadetleri, sembolleri, Yahudi ırkının üstünlüğü ve Yahudi geleneklerinin
korunması mantığına bağlıdır, ibadetlerde yüceltilen Allah değil, Yahudilerin
kendileridir. Dolayısıyla Yahudilik, gerçekte, kitabı hahamlar tarafından
yazılmış bir ideolojidir, ideolojisini kibire dayandıran bir yapının ise,
Allah'la bağlantı içinde olması mümkün değildir. Türkiye Yahudilerinin yayın
organı Şalom Gazetesi konu hakkında şöyle diyor:
"Tanrıya
inanmak Yahudiliğin temel başlangıç noktası değildir. Resul Jeremiah bile
İsrail'in başkaldırısını, Tanrının ağzından, şöyle anlatır: "Beni terk
ettiler ve kanunlarımı uygulamadılar." Eski hahamların bu sözü yorumlama
şekli ise: "İnançlarından vazgeçsinler ama kanunları uygulasınlar"
olmuştur." (Şalom Gazetesi, 8 Mart 1989)
"İnançlarından
vazgeçsinler ama kanunları uygulasınlar", bu ifade Yahudi hahamların
Allah'a ne derecede inandıklarını göstermektedir. Hahamların gözünde sapık
Yahudi adetleri Allah inancından daha önemlidir.
Bu yüzden
Yahudilerin çoğu, gerçeği görseler dahi asla dinlerinden vazgeçmezler.
Yahudilerin bu tutucu tavrı KUR'AN-I Azimüş-Şan'da şöyle anlatılır:
"Kimi
Yahudiler, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar, dillerini eğip
bükerek ve dine bir hınç besleyerek: Dinledik ve karşı geldik, derler.....
Onlar az bir bölümü dışında inanmazlar. " (Nisa Suresi 46)
"Onlardan
bir bölümü Allah'ın sözünü işitiyor, akıl erdirdikten sonra, bile bile
değiştiriyorlardı." (Bakara Suresi 75)
Allah'ın
sözlerini bile bile değiştiren, dini öğrenip anladıktan sonra inledik ve karşı
geldik diyen bir yapının, Allah'a inanıyor olması da lümkün değildir.
Yahudilik, Allah inancı üzerine kurulmadığı gibi, tam irsine, Yahudileri
ilahlaştırmıştır:
"Ben
dedim: Siz İlahlarsınız ve hepiniz yüce olanın oğullarısınız... Kalk ey Allah!
Yeryüzüne hükmet!" (Mezmurlar Bölümü, 82/6-8)
Yahudilerin
üstün ırk öğretileri, Allah'ı dahi kendileri karşısında boyun eğebilecek bir
varlık olarak düşünmelerine neden olmuştur:
"Ve dedi;
Artık sana Yakub değil, İsrail denilecek; çünkü Allah ile uğraşıp yendin."
(Tekvin Bölümü, 32/28)
İnsanlara
yenilen bir varlık, tabii ki Allah olamaz; Bu Yahudi hahamların kendi
ateizmlerini Tevrat'a sokmak için uydurdukları bir kıssadır.
Yahudiler
kendilerini ilahlaştırırken, Allah'a insani vasıflar ermişlerdir.
"Ve günün
serinliğinde bahçede gezmekte olan, Rab Allah'ın sesini işittiler."
(Tekvin, 3/8)
"O zaman
Rab, uyanan adam gibi, şaraptan bağıran yiğit gibi uyandı." (Mezmurlar
Bölümü 78/65)
"Ve Rab,
yeryüzünde adama yaptığına pişman oldu ve yüreğinde acı duydu." (Tekvin
Boluma, 6/6)
Bu Tevrat
ayetlerinde görünen gerçek, Yahudilerin kendilerini hem mil-îtlerden, hatta
Allah'tan bile üstün gördükleridir.
Yahudilere
insanüstü vasıflar veren hahamlar, Allah'a insani acizlikler atfetmişlerdir.
Sonuçta "İsrail" kelimesini, Allah ile uğraşıp yenen manasına
getirmişlerdir.
Bu da
Yahudilerin yaşadıkları dinin, Allah inancına değil, yalnızca Yahudilerin
üstünlüğü melankolisine ve koyu geleneklere dayandığını göstermektedir.
Yahudi dininin
ilginç bir özelliği de ahiret inancına yer vermeyişidir. KX) sayfalık Tevrat'ın
hiç bir yerinde cennet veya cehennemden bahsedilemez. Tamamen dünya hayatına
yönelik olan Tevrat'ın bu hale gelmesi de, kuşkusuz Hahamların eseridir.
Kuran'ın üçte
birine yakın bölümünde ahiret hayatının anlatılması, gerçek dinde bu konunun ne
denli önemli olduğunu göstermektedir.
Şüphesiz,
aslında orjinal Tevrat da bu konuyu ayrıntılarıyla anlatmış olmalıdır. Fakat,
ahiret ve dolayısıyla öldükten sonra hesap verileceği gerçeği hahamların pek
hoşuna gitmemiştir. Bu da, bu bölümleri Tevrat'tan çıkarmalarına neden olmuştur.
Yahudilerin
Tevrat'tan ahiret inancını çıkarmaları, dünya hayatına olan bağlılıklarından
kaynaklanmaktadır. Kur'an da bu konu şöyle anlatılıyor:
"Andolsun,
sen onları (Yahudileri) insanlardan (hatta) müşrik olanlardan ziyade hayata
düşkün bulacaksın. Onlardan her biri arzu eder ki (Kendisine) bin yıl ömür
verilsin. Halbuki onun çok yaşatılması kendisini azaptan uzaklaştırıcı
değildir. Allah, onlar ne işlerlerse, hakkıyla görücüdür."(Bakara Suresi,
Ayet:96)
DEĞİŞTİRİLMİŞ
TEVRAT'TA GAYRİ AHLÂKİ GÖRÜŞLER
Hahamlar
Tevrat'a, kendi sapkın görüşlerine uygun olarak, ahlâkı bozacak emir ve
konuları katmayı da ihmal etmemişlerdir. Bu sapık ayetler, Tevrat'ın orjinal
metinlerinden farklı olduğuna da delil oluşturmaktadırlar. Aile içi cinsel
ilişkiye varan bütün sapıklıklar Tevrat'ta övgüyle anlatılır. Hahamların
Tevrat'a ekledikleri Lut Peygamber ve kızları hakkındaki çirkin iftira, sapık
Yahudi adetlerinden olan ensest'i (aile içi cinsel ilişkiyi) meşru göstermek
için uydurulmuştur:
Bunun yanı
sıra, Tevrat metinlerinde pek çok müstehcen ifade vardır. Bir ilahi kitapta
bulunması mümkün olmayan ifadeler bozulmuş Tevrat'ta mevcuttur.
Tevrat'ta
cinsel sapıklığın övülmesi ve teşvik edilmesi, Yahudilerin her türlü sapıklığı
rahatça, dini bir ibadet olarak yapmalarını sağlamaktadır.
(Bkz.
İktibaslar, Tevrat ve Cinsel Sapıklık, S. 262)
TEVRAT'TAKİ
TAHRİFLER NASIL YAPILMIŞTIR?
Hiç şüphesiz
bu tahrifler bir kısım kimselerin; NEFSİNE ESİR olmaları ve Şeytana uymaları
dolayısıyla, kendi arzularına uygun şekilde ilahi bir kitabı tahrif etmeleri
suretiyle meydana gelmiştir.
Kendi
nefislerine esir oldukları ve ahlaken zafiyet içinde bulundukları için,
ahlaksızlıkları rahatça yapabilmek maksadıyla onlara haşa peygamberler de
yapmışlardır gibi, göstermek suretiyle aynı ahlaksızlıklarını devam ettirmek
istemişlerdir. Diğer yandan beni İsrail Tevrat'tan önce kendi ananelerini,
örflerini KABBALA adlı bir kitapta toplamışlardı ve bu KABBALA'ya sıkı sıkıya
bağlı idiler. Tamamen üstün ırk saplantısına dayanarak hazırlanmış olan
KABBALA'daki görüşlerini TEVRAT gönderildikten sonra da muhafaza ettiler,
kendileri TEVRAT'a uyacaklarına, TEVRAT'ı eski ananelerine uydurmak yoluna
saptılar. Böylece çeşitli lahanaların, çeşitli zamanlarda yaptıkları
değişikliklerle TEVRAT'ın çerisinde yukarıda sözü edilen çelişkiler Allah
inancıyla bağdaşmayacak bir ;ok yanlış cümleler ve üstün ırk fikirleri TEVRAT’I
doldurduğu gibi, diğer randan da ahlaken kabul edilmesi mümkün olmayan bir çok
hususlar da TEVRAT içerisinde yer almış bulunmaktadır. Bu değişikliklerin
Hahamlar tarafından nasıl yapıldığı hakkında bir fikir elde edebilmek için önce
Ben-i İsrail içerisinde Hahamların nasıl bir mevkiye sahip olduklarına bir
bakış yapmakta, sonradan da Ben-i İsrail'in TEVRAT'tan önce sımsıkıya bağlı
olduğu KABBALA hakkında kısacıkta olsa bir fikir sahibi olmakta yarar vardır.
HAHAMLAR
Tevrat'ın
büyük kısmını yazanlar, Yahudilerin üzerinde tarih boyunca kontrollerini
sürdürmüş olan, hahamlardır.
Yahudilerin
sapkın görüş ve geleneklerine sıkı sıkıya bağlı olan hahamlar, orjinal
Tevrat'ın getirdiği gerçek dini kabullenmemiş, kendi inançları doğrultusunda
Tevrat'ı da değiştirmişlerdir. Meşhur Mason Hayrullah Örs, Tevrat'ı kimin
yazdığı konusunda şunları söylemektedir:
"Kahinler
yazısı denen kısımlarda, Yahudi şeriatı artık son e kesin şeklini alır.
Bunların bir hahamlar topluluğunun seri olduğu anlaşılmaktadır. Bu topluluğunda
bütün Musa kitaplarını (Tevrat'ı) yeniden elden geçirmiş oldukları bellidir.
Ama kendi koydukları kuralları, hep Musa'nınmış gibi göstermişlerdir." (Musa
ve Yahudilik, Hayrullah Örs, sh.36, 37)
Hahamlar,
Tevrat'ı kendi inançları doğrultusunda bozarken, kendi statülerini de korumayı
unutmamışlardır. Tevrat'ta hahamlara kayıtsız şartsız itaat edilmesine dair pek
çok ayet vardır. Tevrat'ın çoğu yerinde ahin olarak geçen hahamlar şu şekilde
anlatılmaktadır:
"Levi
oğulları, kahinler yaklaşacaklar, Rabbin onları seçti e her dava da, her doğuş
de onların sözlerine göre olacaktır." (Tesniye Bölümü, 22/5)
"Ve her
kim, Allah'ın Rabbe hizmet etmek üzere orada luran kahini veya hakimi
dinlemeyerek küstahlıkla davranırsa, o adam ölecektir." (Tesniye Bölümü,
17/2)
Bu şekilde
Tevrat'ı kendi inanç ve çıkarları doğrultusunda değiştiren hahamlar, tarih
boyunca Yahudi toplumunu idare etmişlerdir. Bugün hâlâ İsrail Devleti'nde her
iş hahamların sözüne göre yapılmaktadır.
Hahamların
Tevrat üzerinde yaptıkları ekleme ve değiştirmeler, tek orjinal ilahi kitap
olan Kur'an'da şu şekilde anlatılıyor:
"Artık
(Ey Müminler!) onların (Yahudilerin) size inanacaklarını umar mısınız? Halbuki
onlardan (hahamlık eden) bir zümre vardır ki Allah'ın kelâmını (Tevrat'ı)
dinlerlerdi de akılları aldıktan sonra onlar bunu bile bile tahrif (ve tağyir)
ederlerdi (bozup değiştirirlerdi)." (Bakara Suresi, Ayet: 75)
"Artık
vay hâllerine, Kitab'ı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer karşılığında
satmak için: Bu Allah katındandır, diyenlere. Artık yazıklar olsun elleriyle
yazdıklarından dolayı onlara, yazıklar olsun kazandıklarına." (Bakara
Suresi, 79)
Dolayısıyla
Yahudilik, hahamların tutucu ve ırkçı düşünceleriyle meydana gelmiş bir
ideolojidir. Fanatik hahamlar, eski dinlerdeki sapık inançları Tevrat'a ustaca
yerleştirip, bu ideolojiye din süsü vermişlerdir.
KABBALA
"Modern
Masonluk kabbalist esasları muhafaza etmiştir. Bundan başka mason sistemleri, tamamıyla
kabbalist fikirlere ve ilme dayandırılır." (Çırak Kardeşlik Kolu, no.3,
sh. 13-14)
Kabbala,
Tevrat inmeden çok daha önceleri Yahudi ruhban sınıfının geliştirdiği bir
öğretidir. Kabbala büyü ve Şeytani güçlerle bağlantı sanatıdır.
"Negatif
güçlerin öğretisi" olarak tanımlanan Kabbalizm temelde Seylan'ın dininin
tüm özelliklerini içerir. Masonluk tamamen kabbalist öğretiye dayalıdır:
"Gelenek"
veya "Ağızdan kulağa" anlamına gelen Kabbala "sır" esasına
dayalıdır. Bu sırların tamamı, Jerusalem Lodge (Kudüs Locası'nın üç Kabbalisti
tarafından ezberde tutulur. Kabbalistlerden biri öldüğünde İsrail'in 70'ler
Meclisi'nden (Sanhedrin) seçilen bir aday aynı bilgileri devralır.
"Kabbala
kitaplarının metinleri sembollerle doludur. Her devirde, bunların manasını
bilen Üç Yahudi bulunur. Bunlardan ölenin yerine, bir alt kademeden (Sanhedrin,
70'ler Meclisi) en iyisi seçilir, diğer ikisi tarafından sırlara vakıf edilir
(Türk Mason Dergisi, s.21, sh.1095)
"Sanhedrin üyelerinin
tümü büyü bilmek zorundadır. (Keich Satans, Kari R.H. Frick, sh.85)
Faal, Kara
büyü ve Şeytanlarla ilişki kurma ile ilgili bilgileri kapsayan Kabbala, Masonik
öğretinin temelini oluşturur. Bu nedenle Kabbala'nın teorik ve pratik
uygulamaları ile ilgili bilgiler 33 kademeye ayrılmıştır. Kabbala'nın vermeye
çalıştığı eğitimin özü ise metafizik güçlerle irtibat kurarak Evrenin Ulu
Mimarı, yani Seylan'ın sırrının tüm manalarını içeren bilgiye ulaşmaktır.
"Kabbala
büyücülüğün anlamını kavrar. Kabbala sayesinde kara büyü dünya çapında itibar
görmüştür. " (Das Reich Satans, Kari R.H. Frick, sh.101)
"Kabbala,
bilinçaltının kapılarını açan ve ruhu saran manevi değerlerin dışarı çıkmasını
sağlayan anahtardır. Masonluk onu insanın yaşamı anlaması için gerekli
görür." (New Age Mason Dergisi, sayı 77, sh.31)
"Pratikte
Kabbala, kötülüklerle ilgilenmenin yolu ve semboller yoluyla psikolojik dünya
üzerinde güç kazanmanın tehlikeli bir sanatı ve büyüye dayalı bir formudur.
" (Kabbalah, Tradition of Hiddeti Knowledge, Z'ev Ben Shimon Halevi,
sh.12)
Kabbalist eğitimle
yetiştirilecek adaylar, Mason Üstad-ı Azamlar tarafından dikkatle seçilir ve
aday, ancak bir kademenin bilgilerini tam anlamıyla hazmedince diğer bir
kademeye geçebilir. Bu taktiğe Masonik dilde "Uykulu gözlere ışığın yavaş
yavaş verilmesi" denir.
TALMUD
Yahudi
hahamlar, Tevrat'ı bozup değiştirmekle yetinmemişlerdir. Tevrat'ta bulunan
bütün hükümler hahamlarca bir araya getirilmiş, detaylandırılmış ve çeşitli
eklemelerle açıklanmıştır. Talmud, bu Tevrat yorumunun, ya da başka bir deyişle
tefsirinin ismidir.
Tevrat
üzerinde yapılan bu yorum ve açıklamalar, asırlarca nesilden nesile
aktarılmıştır.
Milattan sonra
2.yy.'da bu yorum ve açıklamaları Yahudi Haham Nasi Yuda, yazılı hale getirerek
Talmud'u oluşturmuştur. Bu Talmud iki kısımdan oluşur. Asıl kısmı oluşturan
Mişna ile, yorum kısmını oluşturan Gamera.
Talmud, Yahudi
dininde büyük önem taşımaktadır. Okullarda Tevrat ile birlikte okutulan Talmud,
bir yasa niteliğindedir. Yahudilerin kabul ettiği şu prensipten, Talmud'a ne kadar
önem verdikleri belli olmaktadır:
"Her
Yahudinin öğrenimini üç kısma ayırması ve üçte birini Tevrat'ın eğitimine,
diğerini Mişna'nın eğitimine ve diğerini de Gemara'nın eğitimine ayırması
gerekir." (İbrani Edebiyatı, s.14)
Hahamlar,
Tevrat'taki dünya hakimiyeti ile ilgili hükümleri Talmud'da genişletmişlerdir.
Bütün özlem ve isteklerini bu kitaba sokan hahamlar, Mesih inancını da
Talmud'da detaylı olarak anlatmışlardır.
Bunun yanı
sıra, Yahudi ırkının üstünlüğü inancı, Talmud'da çok ayrıntılı olarak
işlenmiştir. Yahudilerin üstünlüğü ahiret için de geçerlidir. Talmud'a göre
cehennem ateşi Ben-i İsrail günahkârları ve hahamların talebeleri üzerinde
etkili olmayacaktır.
Talmud,
Yahudilerin dünyanın sahibi olduğunu ilan eder. Talmud'a göre, Yahudi olmayan
birisinin malı, onu ilk bulan Yahudi'nindir. Yahudiler bütün ırklardan
üstündür. Diğer milletlerin tohumu hayvan tohumudur.
SİYONİSTLERİN
İDEALLERİ
1. KUTSAL
(VAADEDİLMİŞ) TOPRAKLAR VE DÜNYA KRALLIĞI
"O zaman
Rab bütün milletleri önünden kovacak ve sizden büyük kuvvetli millettlerin
mülkünü alacaksınız. Ayak tabanınızın bastığı her yer sizin olacak. Sınırınız
çölden Lübnan'dan ırmaktan, Fırat ırmağından garp denizine kadar olacaktır.
Önünüzde kimse duramayacak, Allah'ınız Rab size söylediği gibi dehşetinizi ve
korkunuzu ayak basacağınız bütün diyar üzerine koyacaktır". (Tevrat,
Tesniye Bolümü, 12/25)
Hahamlar
Tevrat'a sapık üstün ırk inançlarını eklerken, bu ırkın yaşayacağı toprakların
sınırlarını çizmeyi de unutmamışlardır.
Tevrat'a göre
Allah, Yuhudilere Kenan diyarını vadetmiştir. Yahudi dünya hakimiyeti
gerçekleşmeden önce, bu topraklarda sadece Yahudilerin yaşadığı bir devlet
kuracaktır. Bu devlet büyük dünya krallığının merkezi ve idare yeri olacaktır.
"Ve o
kralların günlerinde göklerin Allah (Yehova) ebediyen harap olmayacak bir
krallık kurmak ve onun hakimiyeti başka bir kavme bırakılmayacak ancak bu
krallıkların hepsini o parçalayacak ve bitirecek." (Daniel Bölümü, 2/44)
Bu dünyada
krallığı, bu krallığın merkezi olacak olan vadedilmiş topraklar bunların nasıl
ele geçirileceği Tevrat'ta ayrıntılarıyla anlatılmıştır. Vadedilmiş toprakların
sınırlarını belirten Tevrat ayetleri şu şekildedir:
"Ve senin
gurbet diyarını bütün kenan diyarını, sana ve senden sonra zürriyetine ebedi
mülk olarak vereceğim. Bütün bu memleketleri sana ve zürriyetlerine vereceğim
ve senin zürriyetini göklerin yıldızları gibi çoğaltacağım." (Tekvin
Bölümü, 17/8)
"Üzerinde
yatmakta olduğun diyarı sana ve senin zürriyetine vereceğim ve senin yerin tozu
gibi olacak ve garba ve şarka ve şimale ve cenuba yayılacaksın ve yerin bütün
kabileleri sende ve zürriyetinde mübarek kılınacaktır." (Tekvin Bölümü,
28/13-14)
"O günde
Rab Abramla ahdedip dedi: Mısır ırmağında büyük ırmağa Fırat ırmağına kadar bu
diyarı. Kenileri ve Kenizzileri ve Kadmonileri ve Hititleri ve Perizzileri ve
Refaları ve Amorileri ve Kenanlıları ve Girgaşileri ve Yebusileri senin
zürriyetine verdim." (Tekvin Bolumu, 16/18)
"Ve Kızıl
Deniz'den Filistinlilerin denizine kadar ve çölden ırmağa kadar sana hudut
koyacağım, çünkü memleketin ahalisini elinize vereceğim," (Çıkış Bölümü,
23/31)
"O zaman
Rab bütün milletleri önünüzden kovacak ve siz büyük ve kuvvetli milletlerin
mülkünü alacaksınız. Ayak tabanınızın basacağı her yer sizin olacak, sınırınız
çölden ve Lübnan'dan, ırmaktan, Fırat ırmağından garp denizine kadar olacaktır.
Önünüzde kimse
duramayacak, Allanınız Rab size söylediği gibi, dehşetinizi ve korkunuzu ayak
basacağınız bütün diyar üzerine koyacaktır." (Tesniye Bölümü, 12/25)
Yahudiler
asırlardır Mesih'in gelip kutsal toprakları tamamen ele geçireceğine ve Yahudi
dünya hakimiyetini tamamen kuracağına inanmaktadırlar. 1948'de İsrail
Devleti'nin kuruluşunun Yahudilerce "Mesihin ayak sesleri" olarak
değerlendirilmesi bu inancın ne denli gizli olduğunu gösteriyor.
Bu batıl
inanışlara Yahudiler sıkı sıkıya bağlıdırlar. Yahudi liderleri defalarca kutsal
topraklardan bahsetmiş, asıl hedeflerinin bu topraklan ele geçirmek olduğunu
belirtmişlerdir.
Theeodor Herzl
(1887) :
"Kuzey
sınırlarımız Kapadokya'daki (Orta Anadolu) dağlara kadar dayanır. Güneyde de Süveyş
Kanalı'na. Sloganımız, David ve Solomon'un Filistini olacaktır."
David Ben
Gurion (1948) :
"Filistin'in
bugünkü haritası İngiliz manda yönetimi tarafından çizilmiştir. Yahudi halkının
gençlerimizin ve yetişkinlerimizin yerine getirilmesi gereken bir başka
haritası vardır. Nil'den Fırat'a kadar."
Devlet Başkanı
Ben Gurion'un İsrail'in ilanı sırasındaki beyanından :
"Görüldüğü
gibi Türkiye'nin de bir bölümünü içine alan kutsal toprakları ele geçirmek,
Yahudilerin bugün önem verdikleri kutsal amaçlarından birisidir. İsrail ordusu
bu amaç için savaşmaktadır."
1837'de
yayınlanan Siyonist yayın organı Die Welt gazetesi. Sion Yıldızı, yıldızının
içinde yer alan harita, Yahudilerin ele geçirmeye çalıştıkları ve arada
Türkiye'nin de bulunduğu "Vadedilmiş Toprakları" göstermektedir.
Die Weltt'in
anlamının "Dünya" olması ise Yahudilerin sadece vadedilmiş
topraklarla yetinmeyeceğine işarettir.
"İşte
benden miras olarak Sam milletleri mülkü olarak yeryüzünün uçlarını
vereceğim." (Mezmurlar Bölümü, 2/8)
"Ben
dedim, siz ilahlarsınız ve hepiniz yüce olanın oğullarısınız. Kalk ey Allah
yeryüzüne hükmet. Zira milletlerin hepsine Sen vâris olacaksın."
(Mezmurlar Bölümü, 82/6-8)
2. KİN VE
NEFRET
"...Ve
onlardan nefret ettim ve dedim: Siz onların topraklarım miras olarak alacaksınız."
(Tevrat, Levinier Bölümü, 20/24)
"...Rabbin
sözü: Çünkü hükmün milletleri toplamaktır, ta ki, ülkeler üzerine gazabımı,
kızgın öfkemin hepsini dökmek için onları bir araya getireyim; çünkü bütün
dünya kıskançlığımın ateşi ile yutulacaktır." (Tevrat, Tsefenya
Bölümü,3/8)
Fanatik
hahamlar, Tevrat'ı değiştirirken, kendilerinin üstün ırk olduğu düşüncesinin
yanı sıra, diğer bütün milletlere karşı kin, nefret ve intikam hislerini de
Yahudi dinine sokmuşlardır. Bu kine dayalı sapık ideoloji, tarih boyunca,
Yahudilerin, sayısız katliam ve vahşet eylemi yapmalarına sebep olmuştur.
3. VAHŞET
"Ve
Allah'ın Rab onları senin önünde ele vereceği ve sen onları vuracağın zaman;
onları tamamen yok edeceksin; onlarla ahdetmeyeceksin ve onlara
acımayacaksın." (Tevrat Tensiye Bölümü, 7/3)
"Şimdi
git... onların her şeylerini tamamen yok et ve onları esirgeme; erkekten
kadına, çocuktan emzikte olana kadar hepsini Öldür." (Tevrat, I.Samuel
Bölümü, 15/3)
Değiştirilmiş
Tevrat'ın içerdiği emirler, bildiğimiz dini kitaplardaki öğretilerden çok
farklıdır. Asıl dinin emirleri adalet, sevgi, iyilik ve hoşgörü iken, Tevrat,
pek çok sapıklığın övüldüğü ve emredildiği bir vahşet kaynağıdır. Ensest (aile
içi cinsel ilişki), tecavüz, insan katliamı, işkence, üstün ırk inancı gibi pek
çok sapkın görüş ve emirler Tevrat'ın içeriğini oluşturmaktadır.
Bu, kuşkusuz
orijinal Tevrat'ın içinde olmayan fakat sonradan eklenmiş bölümlerden
kaynaklanmaktadır.
Tevrat'ın
büyük bölümünü yazanlar, Yahudi toplumunu bugün olduğu gibi Hz.Musa'dan sonraki
dönemlerde de yönetmekte olan Kabbalist hahamlardır. Yahudilerin üstün ırk
oldukları ve onlara ait olan dünyanın diğer milletler tarafından gasp edildiği
inançlarının temelini Kabbala oluşturmaktadır.
Hahamların,
Kabbala'nın içerdiği bu sapkın inanışlara olan bağlılığı, Tevrat'ı da bu
görüşler doğrultusunda bozmalarına yol açmıştır.
İşte bu
tahrifat, vahşeti Yahudi dininin bir gereği haline getirmiştir. Hahamlar
fanatik ve sadist görüşlerinin tümünü Tevrat'a ustaca yerleştirmişlerdir. Bu
sayede Yahudi dininin emirleri, asırlardır süren bir kin ve nefreti ve akıl
almayacak katliamları içermektedir :
"İşte
benden ve miras olarak sana milletleri, mülkün olarak yeryüzünün uçlarını da
vereceğim. Onları demir çomakla kıracaksın; bir çömlekçi kabı gibi onları
parçalayacaksın." (Tevrat, Mezmurlar Bölümü 2/8-9)
"Ve
Allah'ın Rabbin sana teslim edeceği bütün kavimleri bitireceksin, gözün onlara
acımayacak. (Tevrat, Tesniye Bölümü, 7/16)
4. YAKMA
"Onları
ateş yakacak. Alevlerin elinden canlarını kurtaramayacaklar." (Tevrat,
İşaya 47/14)
Tevrat'ın
"acıklı ölümlerle ölecekler" (Yeremya Bölümü, 16/4) ifadesinde
anlattığı işkencelerden birisi de insanları yakarak öldürmedir. Tarihte
Siyonistler fırsat bulduklarında bu korkunç yöntemi uygulamışlardır.
5. KAN İÇME
"Et yeyin
ve KAN İÇİN yiğitlerin etini yiyeceksiniz ve dünya beylerinin KANINI
İÇECEKSİNİZ... SARHOŞ OLUNCAYA KADAR KAN İÇECEKSİNİZ" (Tevrat, Hezekiel
Bölümü 39/18-20)
Bu sapık adet
asırlardır bir kısım fanatik Siyonistler tarafından uygulanmaktadır. Bazı
bağnaz Yahudi kollan, Tevrat'ın insan kanı içme ve insan boğazlama konusundaki
emirleri doğrultusunda, sayısız insanın kanlarını almak için öldürmüşlerdir:
"Onları
kasaplık koyunlar gibi ayır ve öldürme günü için Onları hazırla." (Tevrat,
Yeremya Bölümü, 12/3)
"Et yeyin
ve kan için yiğitlerin etini yiyeceksiniz ve dünya beylerinin kanını
içeceksiniz... sarhoş oluncaya kadar kan içeceksiniz." (Tevrat, Hezekiel
Bölümü, 39/18-19)
6. MİKROP
HARBİ
"Ve onun
içine veba ve sokaklarına kan göndereceğim ve çepeçevre onun üzerine gelen
kılıçla içindeki yaralılar düşecekler ve bilecekler ki ben Rabbim."
(Tevrat, Hezekiel Bölümü, 28/23)
14. yüzyılda
Avrupa'da çok büyük ölümlere sebep olan veba salgınları yaşandı (1. Meydan
Larousse, Cilt 12, sf: 551) Özellikle Almanya'da 1348-1349 yıllan arasında
vebadan ölenlerin sayısı oldukça arttı. Bu durum karşısında Papaz Clemens VI.
Von Avignon vebanın nereden kaynaklandığını öğrenmek ve hastalığın yayılması
karşısında tedbir almak için soruşturma açtı (2. Lexikon Deş Mittelalters, Band
11, sf: 784-785) Soruşturma sonucu gerçek bir vahşeti ortaya koyuyordu:
Milyonlarca insanın ölümüne neden olan vebayı Yahudiler kasıtlı olarak
yaymıştı. (3.Espana Y Los Judios, Federico Ysart, sf: 32, 4. Der Grosse
Bildatlas Zur Weltgeschichte, sf:557) Vebayı yaymak için kuyu sularına veba
mikrobu atmışlar ve Yahudi olmayanların evlerinin duvarlarına içinde veba
mikrobu bulunan mürekkep sürmüşlerdi (5.Devil Drogs And Doctors, sf: 202-203)
Nitekim bir Alman Yahudisi yine zengin bir Yahudi olan Hanovre'li Salomon'un
oğlu Aaron'dan Hanovre şehrinin kıyılarına atılmak üzere 300 tane içinde veba
mikrobu bulunan zehir torbası aldığını ve bunlarla hem şehrin kıyısını hem de
diğer bazı şehirlerin kıyılarına zehirlediğini itiraf etmişti. (6.La Mort Noir
Chronic Dela Peste, Johannes Jnohl, sf: 218)
SİYONİSTLER
HRİSTİYANLIĞI DA DEĞİŞTİRDİLER KENDİ GELENEKLERİNİ HIRİSTİYANLIĞA SOKTULAR
HAÇ:
Hıristiyanlığa sonradan sokulmuş KABBALA kökenli bir semboldür.
KATEDRAL VE
KİLİSELER: KABBALA kökenli sembollerle doludur.
ÜÇLEME
(TESLİS) İNANCI: Hıristiyanlığa sokulan KABBALA'ya dayalı bir öğretidir.
VAFTİZ, NOEL
BAYRAMI, PASKALYA KABBALA kökenlidir..
(Bkz.: Şeytanın Dini Masonluk, Bilim Araştırma Grubu, İstanbul, 1993)
SONUÇ
Yukarıda açık
bir şekilde görülmektedir ki, nefsine esir olup şeytana uyan insanların bütün
dünyaya hakim olma hırs, arzu ve idealleri asırlardan beri mevcuttur ve zamanla
bir inanç halini almıştır. İnançlarının özü buna dönüşmüştür. Yani
"DÜNYAYA HAKİM OLMA" onların dini haline gelmiştir. Ve işte tarihin
derinliklerinden gelen bu çalışmalar 3000 yıllık bir gelişme göstererek bugünkü
halini almıştır.
3000 YILLIK
GELİŞME
İşte 3000 yıl
önce, nefislerine esir olarak ve şeytana uyarak önce Cenab-ı Hakkın, Musa
(A.S)'a gönderdiği Hak Kitap TEVRAT'ı sonradan da yine Cenab-ı Hakkın, İsa
(A.S)'a gönderdiği Hak Kitap İNCİL'İ arzularına uygun şekilde değiştirenler o
günden beri babadan oğula ve nesilden nesile kendi üstün ırk fikirlerini ve
bunun esas gayesi olan "DÜNYA HAKİMİYETİ"ni gerçekleştirebilmek için
zamanla 3000 yıllık sürede büyük bir gelişme gösterdiler.
Öyle ki
bilhassa son 400 yıl esnasında, ABD'nin keşfinden sonra oradan getirdikleri
altınlarla, İngiltere, Portekiz, İspanya ve Hollanda uzak denizlere
açılabilecek gemiler inşa ettiler ve böylece Amerika, Asya ve Afrika'nın
zenginliklerini sömürmeye başladılar. Avrupa'da SERMAYE BİRİKİMİ arttı ve
FAİZ'in yayılması ve KAPİTALİST NİZAMIN geliştirilmesi ve yayılması suretiyle
"çok büyük paralar" ellerine geçirdiler. Zamanla bunlar büyük
bankalar haline geldiler. Ve bütün Dünya Ekonomisini kontrolleri altına almaya
başladılar.
Astronomik
ölçülerde zenginleşen bu kimseler zamanla sadece Ekonomik hayatı değil, bütün
dünya ülkelerinin siyasi yönetimlerini de kontrolleri altına almaya başladılar.
Büyük sanayi kuruluşlarını kontrolleri altına aldılar. Medyayı ve en büyük
dünya haber ajanslarını kontrolleri altına aldılar. Stratejik araştırma
enstitülerini aynı şekilde kontrolleri altına almaya başladılar. Ayrıca en
büyük Avukatlık ve Hukuk bürolarını kurdular. Ve nihayet yavaş, yavaş bütün
dünyayı yöneten ve kısa adı GDD olan "Gizli Dünya Devleti"ni
kurdular. Ve bu GDD vasıtasıyla bugün bütün dünyayı yönetecek bir noktaya
geldiler. Gittikçe artan bir kontrol gücüyle bütün dünyayı yönetmektedirler.
GDD (GİZLİ
DÜNYA DEVLETİ)
İşte yukarıda
(Siyonizmin idealleri) başlığı altında belirtilen idealler doğrultusunda 3000
yıllık bir ilerleme ve son 400 yılda kapitalizmin yeryüzünde yayılmasıyla FAİZ
yoluyla ve yeşil bir kâğıt olan (doları) dünya parası yapıp istedikleri kadar
para basmak suretiyle elde ettikleri astronomik zenginlikleri vasıtasıyla kendi
tahakkümleri altına almak için plânlı, programlı çalışan bu kimseler bugün
fiilen ve hukuken ilan edilmiş bir Dünya Devletini henüz kuramamış iseler de
artık aynen böyle bir devlet varmış gibi GDD (Gizli Dünya Devleti) ni
oluşturmuş bulunmaktadırlar.
Bu GDD (Gizli
Dünya Devleti)'nin ne olduğunu anlamak için bugün (Dünya parası) haline
getirilmiş olan (Dolar) in üzerindeki resimlere bakmak ve bunların gerçek
manalarını bilmek kâfidir.
GDD DÜNYAYI
NASIL KONTROL EDİYOR?
ABD Dolarının
üzerine 1933 yılında Roosevelt tarafından Şekil 1'deki ehram yerleştirilmiştir.
Bu ehram GDD'nin dünyayı nasıl kontrol ettiğini gösteren karakteristik bir
şemadır.
Yukarda da
belirtildiği gibi Siyonizm "üstün ırk" esasına dayanmakta ve bütün
dünyaya hakim olmayı ana gaye olarak almış bulunmaktadır. Bunun gerçekleşmesi
için, Siyonizmin temel kitabı olan KABBALA, dünya hakimiyetinde temel esas
alınmıştır. KABBALA'nn ise 3 önemli uyarısı vardır.
Bunlar:
l-GİZLİLİK
2-İTAAT
3-HAHAMLAR VE
KABBALA TARAFINDAN KONULAN KURALLARA KESİN OLARAK BAĞLILIK
Gizlilik,
diğer köle yapılmak ve sömürülmek istenen insanlar tarafından yaptıkları
usulleri ve faaliyetleri fark edilecek olursa büyük reaksiyonlar doğabileceğinden
dolayı temel esas alınmıştır. Bunun sonucu olarak da gerek kitapları, gerek
konuşmaları ve gerekse muamelelerinde SEMBOLLER yer tutmaktadır. Bu sembollerin
manasını ancak derece derece gelişerek, kontrol ederek en üst dereceye ulaşmış
kimseler tam olarak bilebilmektedirler. İşte bu sembolik çalışma esasının bir
sonucu olarak Dolar'ın Ehram'ının üzerinde Annoit Koektist sözü yazılmıştır.
Bunun manası "zafere ulaşıldı" demektir. Gizli Dünya Devleti Dolan
dünya parası yapmakla ve kendi ehramını bu paranın üzerine yerleştirmekle
kendisini büyük zafere ulaşmış saymaktadır. Pramit'in altındaki Novrus
Kordosecolorun sözünün manası ise "yeni dünya düzeni" demektir. Yani
Siyonizmin kontrolünde Siyonizmin hakim olduğu dünya düzeninin kurulmuş olduğu
ilan edilmektedir.
Yeni Dünya
Düzeni sloganı sayfa 191'de açıklandığı gibi, GDD'nin mürşitlerinden olan ADAM
WEÎSSHAVST tarafından l Mayıs 1776'da MÜRŞİTLER LOCASI kurulduğu zaman bu
locanın amblemi olarak kabul edilmiştir.
Dolayısıyla
GDD tarafından çok önem verilen bir slogandır ve o münasebetle Doların üzerine
yerleştirilmiştir. Piramit'in alt kısmına gelince; bu alt kısmın üzerinde Latin
harfleriyle yazılmış olan 1776 tarihi, bilmeyenlerin zannettikleri gibi,
ABD'nin bağımsızlığını kazandığı 1776 yılı münasebetiyle değil, ADAM
V/EİSSHAVST tarafından ilk mürşidler locasının 1 Mayıs 1776'da kurulmuş olması
dolayısıyla buraya yazılmıştır.
DOLAR
ÜZERİNDEKİ PRAMİTİN HER BİR BASAMAĞI NE İFADE EDİYOR?
Bu pramitin en
altındaki birinci basamağı "HUMANÎSMUS" yani bütün insanlığı ifade
etmektedir. Böylece bu pramit Siyonizmin bütün insanlığı, yani yeryüzündeki 6
milyar insanı nasıl kontrol ettiğini belirtmektedir. Bu pramitte de görüldüğü
gibi dünya hakimiyetini tesis, bir diğer ifadeyle 6 milyar insanı yani bütün
insanlığı kontrol için kurulan sistem gizlilik ve itaat esasına dayanmakta en
tepedeki yöneticilerin arzularının yerine getirilmesi plân ve programlarının
uygulanabilmesi için bütün dünyaya yayılmış böyle bir pramit sistemi esas
alınmıştır. Bu pramitte en alttaki insanlığın üstündeki kademeleri 3 grupta
toplamak mümkündür:
1. Halkın
içine giren ve yukarının emirlerini uygulayan saçaklar: Bunlar 3 kademe
halindedir.
a.ROTARY,
LİON, DINER, PROPELLER, YMCA
b.MAVİ LOCALAR
c.ÖNLÜKSÜZ
MASONLAR (İYİ İNSANLAR)
2. Ucu gözüken,
büyük kısmı gizli olan kademeler: Bunlar 5 kademe:
a.B'NAİ
B'RITH, BILDERBERG
TEŞKİLATLARI :
Bu kademe Ara Koordinasyon
kademesi olup
görünen en yüksek yönetim kademesidir.
b.BÜYÜK ŞARK
LOCASI : (Fransız mason locası teşkilatları)
c. KOMÜNİZM:
(Rusya mason locası)
d. İSKOÇ
LOCASI TEŞKİLATI : l - 33° (İngiliz mason locası)
e. YORK LOCASI
TEŞKİLATI : (Alman mason locası)
3. Hiç
görünmeyen gizli kademeler. Bunlar da 4 kademedir:
a. RT : (En
üst gizli kademe: 3 Kabbalistten müteşekkil en üst komuta kademesi.)
b. 13'LER
MECLİSİ
C. 33'LER
MECLİSİ
d. 300'LER
KULÜBÜ SANHEDRİN: (En üst yönetim meclisi).
En alttaki
insanlık ile beraber bu kademeler 13 kademeyi oluşturmaktadır. 13 rakamı
Siyonizm'de, Hıristiyanlann aksine, uğurlu sayılan bir rakamdır.
Bu dünya teşkilatı
inanç itibariyle Siyonizme dayanmaktadır. Siyonizmin temel esasları ise
yukarıda da belirtildiği gibi; KABBALA, MUHARREF TEVRAT ve TALMUD'a
dayanmaktadır. Bu sistemin en büyük özelliği; bir kere daha belirtirsek
GİZLİLİK ve İTAAT'tir. Bundan dolayı her biri yalnızca kendisine verilen
emirleri yerine getirir (hatta kendi yaşadığı ülkenin aleyhine olsa dahi: (Bu
hususta mesela "iktibaslar : ABD Cumhurbaşkanları Sayfa 309 bölüme
bakılabilir.) Kurulan "hücre sistemi" sayesinde her birinin yalnızca
en üst derecesindekiler bir üst örgütle bağlantı içine girebilirler. Sistemin
tümünü bütün sırlarıyla bilenler ise yalnızca en üstteki KABBALİST hahamlardır.
ÜÇGEN İÇİNDEKİ
GÖZ
En üstteki
üçgen içindeki göz : Bu sembol nihai gayeyi temsil etmektedir. Nedir bu nihai
gaye? LÜZİFER : Mason ilahının gözü! Bu göz "Cenab-ı Hak herşeyi
görür" gerçeğinin karşısında bizim ilahımız da her şeyi görür, hatta
herşeyi daha iyi görür iddiasını temsil etmektedir. Bu göz LÜZÎFER yani
ŞEYTAN'ın gözüdür. Eğik bakmaktadır ve şaşıdır. Masonlar birbirleriyle tanışmak
için bu parolayı kullanmaktadırlar. Karşılaştıklarında toka yaparken bir yandan
sağ ellerinin baş parmağı diğerinin eline özel şekilde bastırmakta ve gözlerini
de bu resimde olduğu gibi eğik olarak tutarak aşağıya doğru bakmaktadırlar.
Siyonizm'in inancına göre Şeytan Cennet'ten kovulduktan sonra şimdi yeryüzünde
"Ben-î İsrail"e (İsrailoğullarına) mensup insanlar vasıtasıyla haşa
Cenab-ı Hak'tan intikam alacakmış. Siyonizm'in temelinde işte böylece
"Şeytana kulluk yapmak" yatmaktadır.
RT
En üst kademe
: RT : En yüksek, Kabbalist sırlarının tamamını bilen bir Baş Hahamın, diğer
kademelerde temayüz ederek en üst makama ulaşmış iki yardımcı Kabbalist, yani
KABBALA'yı tam olarak bilen hahamlardan teşekkül etmektedir. (Bkz.: İktibaslar
"Siyonizmin emir komuta zinciri" Sayfa : 257) Bu en üst RT
kademesinin altında bir görünmeyen en üst yönetim meclisi SANHEDRİN kademeleri
bulunmaktadır.
Üç Kabbalist:
RT ve SANHEDRİN bütün Siyonist organizasyonların, İsrail devleti dahil bağlı
oldukları haham topluluğudur.
SANHEDRİN
SANHEDRÎN
üyeleri, KABBALA Eğitimi almış olan hahamların arasından seçilirler. Bu gizli
yönetim meclisi kadrosunun içinde genel yönetimi gözeten "70 KABBALİST
HAHAM" "Genel Gözetim Meclisi" olarak İsrail'de toplanırlar. Bu
ruhani mecliste, şayet herhangi bir eksilme olursa yerine yeni üyeleri seçmek
yetkisiyle görevli 4 Haham bulunmaktadır. (Bkz.: İktibaslar: KABBALİZM Sayfa:
258)
SANHEDRİN'deki
Kabbalist Hahamlara bağlı olarak çalışan ayrıca bir (YEMİNLİ 70'LER GRUBU) vardır
ki bunlar Siyonizm adına bütün dünyanın yönetimini yapmaktadırlar. Ve GDD'yi
yönetmektedirler. Siyonizm ve GDD'nin bütün kademeleri bunlara itaat etmeye
mecburdurlar. ABD'de ROCKFELLER, İngilterede ROTHSHİLD'ler bu (Yeminli 70'ler
Grubu)'na dahildirler. Ve grubun ayrıca Avrupa'da ve Japonya'da ayakları
vardır. Ve bu yeminliler gurubu bütün dünya ülkelerinde teşkilatlanmışlardır.
Böylece SANHEDRİN'e mensup 70 KABBALİST HAHAM)1 a bağlı olarak bu (70
Yeminliler Grubu) bütün dünyayı bir GDD: Gizli Dünya Devleti olarak
yönetmektedirler.
Pramit'in
SANHEDRİN'in üst kademesinin altındaki bütün kademelerin hepsi bunlara
bağlıdır. Bu (Gizli Dünya Devleti)ni teşkil etmek üzere yukarıdaki (Yeminli
70'ler Grubu)na bağlı olarak dünyayı yöneten kuruluşlar içerisinde aşağıdaki
kuruluşlar yer almaktadır:
B'NAİ B'RİTH
Amacı:
Siyonizm'in dünya çapındaki menfaatlerini gözetmek ve Siyonizmin hedefi olan
"Dünya Hakimiyeti"ni sağlamak. Onun için bu teşkilat bugünkü
Birleşmiş Milletler'in beynini teşkil etmektedir. Birleşmiş Milletler
Teşkilatı'nın bütün kilit noktalarındaki üyeleri vasıtasıyla uluslararası
kararları istediği şekilde yönlendirmektedirler. Esasen Birleşmiş Milletler
Teşkilatı GDD tarafından bunun için kurulmuştur. B'NAÎ B'RÎTH, Masonluk ve
Bilderberg gibi geniş Siyonist teşkilatlardan birisidir.
B'NAİ B'RİTH,
1938'de 4 önemli Siyonist organizasyonunun taktiklerini ve planlarını
hazırlayan "GENEL YAHUDİ KURULTAYI" nı oluşturmuştur. B'NAÎ B'RlTH
kendisine bağlı "ALEPH ZADİK ALEPH" adlı teşkilat vasıtasıyla bütün
dünyadaki 13-21 yaş gruplarına mensup gençlere SİYONİZM DÜŞÜNCESİ'ni aşılamak
üzere geniş faaliyette bulunmaktadır.
Türkiye'de
B'NAİ B'RİTH' in ayağı : “FAKİRLERİ KORUMA DERNEĞİ” dir.
BİLDERBERG
GRUP
Bilderberg
Grup, 1954 Mayıs'ında Hollanda'nın Osterbeek kentindeki Bilderberg Oteli'nde
toplanan bir grup Yahudi tarafından kuruldu. Grubu tasarlayıp oluşturan asıl
kurucu İsveç Franmasonluğu'nda üstad-ı azam Yahudi din adamı Joseph Retinger
(1887-1960)'dır. Bu gizli grubun finansmanının önemli bir kısmını Amerika'daki
Yahudi Rockefeller Vakfı tarafından karşılanır. Diğer finansör ünlü Yahudi
banker Roths-child ailesidir. Bilderberg çok uluslu hükümet gibidir.
Gizli yönetim
merkezi, diğer Yahudi örgütlerinde olduğu gibi İsrail'dedir. İsrail'de toplanan
ve 70 baş hahamdan oluşan Sanhedrin, örgüt hiyerarşisinin en yukarı noktasında
bulunur. Merkezden Bilderbergi yönlendirenler, hahamlar ve 33. dereceden
masonlar arasından seçilir.Grubun Yahudilerden oluşan 25 yönetici kadrosu,
Yahudi dünya hakimiyetini gerçekleştirmeye yönelik emirleri hahamlardan alır.
Bu emirler, dünyanın pek çok yerinde önemli kariyerlere sahip üyeler sayesinde
kolaylıkla uygulamaya geçirilir. Bilderberg toplantılarına kadınlar giremez.
Göstermelik olarak yalnız Margeret Thatcher toplantılara çağrılmıştır.
Bilderberg
birçok kaynakta "Dünya'nın Efendileri" şeklinde tanımlanır.
Bilderberg Grubun geçmişine ilişkin tek bir kaynak bulma imkanı yoktur. Başvuru
kaynaklarında kurulduğu yer, tarih ve toplantılara katılan bazı önemli
şahısların isminin dışında bir bilgi bulmak mümkün değildir. Kurulduğundan bu
yana Bilderberg toplantılarının tamamı basına ve kamuoyuna gizli yapılmış,
burada konuşulanlar hakkında hiç kimse bilgi sahibi olamamıştır. Bu
toplantılara katılanlar burada konuşulanları ne pahasına olursa olsun
bildirmeyeceklerine yemin ederler. Ünlü bir Türk siyaset adamının dediği
"görevimden istifa etmemi isteseler bile burada konuşulanları kimseye
söylemem" sözü bu gizliliği ortaya koymaktadır.
Örgüt, kara
para, siyaset, gizli örgütler ve iş dünyasının ünlülerini biraraya getirir. Her
yıl üç gün toplanır. Toplantılar sırasında konuların gizli kalacağına söz
verilir. Görüşmelerden sonra yalnızca katılanlara özel bir rapor dağıtılır. Bu
örgütle ilgili en detaylı bilgi İspanyol İstihbarat Örgütü'nün üst düzey
yöneticisi Luis Gonzales Mata'nın kitabıdır. "Dünyanın Gerçek
Efendileri" isimli kitap 1975 yılında Paris'te Bernard Grassed Yayınevi
tarafından yayınlanmış fakat piyasadan toptan satın alınmış ve okuyucuya
ulaşması engellenmiştir.
Gizli bir
masonik teşkilat olan Bilderberg'in en belirgin özelliği, devletlerin kilit
noktalarında görev yapan üst düzey Masonları bünyesinde toplamış olmasıdır.
Bilderberg, Gizli Dünya Devleti'ni kurabilmek amacıyla ihtilaller düzenlemek,
devletler kurmak veya yıkmak gibi çok önemli roller üstlenmiştir, İrlanda'nın
Dublin şehrinde çıkan "Newa Nation" isimli dergi, Ocak 1964 tarihli
sayısında Bilderberg Grup hakkında şu bilgileri vermektedir:
"Bir
Dünya Devlet'i kurmak için Bilderberg teşkilatı, B'nai B'rith tarikatı ve diğer
gizli Siyonist teşkilatları ile gayet sıkı işbirliği yapmaktadır."
Toplantıya
katılan üst düzey devlet adamları, alınan kararları kendi ülkeleri aleyhine
olsa da uygularlar. Amerikan eski Başkanlarından Yahudi Eissenhovver'da
başkanlığı döneminde, Bilderberg toplantılarında alınan kararları ülkesinin
çıkarlarına ters düşse de, bütünüyle uygulamıştır.
Eisenhower,
Bilderberg'in üzerindeki etkisini şu şekilde açıklamaktadır:
"Bilderberg
toplantıları beni oldukça aydınlattı, resmi kanalların dışında da bakış açıları
edindim." (Peeople's almanac, sf.81)
Bilderberg'in
dünya çapında her büyük olayda etkisi vardır. Amacı dünya ekonomisini ve
siyasetini Siyonizm'in çıkarları doğrultusunda planlamaktır.-
Pek çok zengin
ülke, Mason liderler önderliğinde başlatılan sözde bağımsızlık hareketleri ile
sömürgelikten kurtarılmış gibi gösterilmiştir. Daha sonra başa geçirilen Mason
devlet başkanları aracılığıyla, bu ülkelerin servetlerinin sömürülmesi daha da
artmıştır.
"Siyonizmin
en büyük amacı olan Yahudi egemenliğinde birleşmiş bir dünyanın ilk basamağı
Ortak Pazarı ortaya çıkaran Roma Antlaşması da Bilderberg toplantılarında
kararlaştırıldı." (A.g.e, sf. 81)
Bilderberg'in
en önemli faaliyeti “Trilateral Komisyon”u kurmasıdır. Hatta bu
"Bilderberg'in Çocuğu" olarak da bilinir. Amerikan finansör ünlü
Yahudi Rockefeller, Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya'yı kapsayan özel
kişilerden oluşan etkili bir ekonomik grubun kurulması konusunu ilk olarak
Bilderberg toplantısında ortaya attı.
Grup, en ünlü
ve güçlü isimleri üye olarak seçmektedir. Fransa eski Başkanı Mason Valery
Giscard d'Estaing, Amerikan'nın eski başkanı Yahudi Gerald Ford toplantıların
daimi üyesiydi. Yahudi çıkarlarına ters düştüğü için bir suikastla öldürülen
Başkan Kennedy'nin yönetim kadrosu da Bilderberglilerle doluydu: Dışişleri
Bakanı Dean Rusk, Devlet Bakanı George Ball ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Mc
George Bundy Bilderberg üyesi idi.
"Yahudi
David Rockefeller her sene Amerikan Yahudi Finansman kuruluşlarından First
National Bank ve Morgan Guaranty Trust Co. ve Ford Motor Co., Du pont ve sahibi
bulunduğu Standart Oil gibi şirketlerin endüstriyel liderlerini, Fransız
finansör Yahudi Baron Edmond de Rothschild ve Fiat Başkanı Giovanni Ağnelli'yi
davet etmeyi garanti etmişti. Dünya Bankası genel direktörü Robert Mc Namara
toplantılara düzenli olarak katılmıştır." (26 Nisan 1975, Hürriyet.)
Bilderberg'in
her seneki düzenli toplantılarında burada alınan kararlan iletmek ve uygulamak
amacıyla mutlaka üst düzeyde bir NATO yetkilisi bulunur.
ÖNEMLİ ALT
KURULUŞLAR
Roosevelt
tarafından Dolar üzerine yerleştirilen ve GDD (Gizli Dünya Devleti)'nin genel
şemasını gösteren 13 kademeli piramidin en üstünde gizli RT, SANHEDRÎN
kademelerini, bu kademeler içindeki "70 yeminli Haham Meclisi" ile " 70 yeminli
Yönetim Grubu"nun
bulunduğunu yukarıda açıklamıştık. Bu kademelerin altında ise, "ucu
dışarıdan gözüken büyük kısmı gizli
olan" kademelerin yer
aldığını ve bu kademelerin en üstünde ise B'NAİ B'RİTH
Ahdin Çocukları ve Bilderberg Dünyanın efendileri "ARA
KOORDİNASYON VE YÖNETİM
KADEMESİ" nin bulunduğunu
belirtmiştik. Bu kademenin altında bir yandan yukarıya bağlı ve onların
emirlerini yerine getirmeye memur Mason Locaları Teşkilatları ve bunlara adam
hazırlayan ROTARY, LİONŞ, DÎNER,
PROPELLER, YMCA Teşkilatları Siyonizmin dünya hakimiyeti için
çalışmakta, diğer yandan ise bu ara yönetim kademesine bağlı bir çok
"ÖNEMLİ ALT KURULUŞLAR" faaliyet göstermektedirler. GDD, bu
"ÖNEMLİ ALT KURULUŞLAR" vasıtasıyla dünyayı kontrol etmekte, dünya
olaylarına yön vermekte ve GDD'nin emir ve arzularını bütün dünya yüzünde
yerine getirmektedirler. Bu önemli alt kuruluşlardan BM = BİRLEŞMİŞ MİLLETLER,
DÜNYA BANKASI ve IMF (International Monatary Found)'un B'NAİ B'RİTH emrinde
çalıştıkları yukarıda belirtilmiştir.
Şimdi kısaca
RT ve SANHEDRİN kademelerinin ve bunlara mensup "70 YEMİNLİLER
GRUBU"nun ve BİLDERBERG'in Yönetim Kadrosu'nun emir ve kontrolündeki
önemli alt kuruluşlara da kısaca bakış yapmakta yarar olacaktır. Bu önemli alt
kuruluşlar şunlardır:
NATO, CFR,
CIA, BUSINESS ROUND TABLE, AIPAC, AB=AVRUPA BİRLİĞİ, TRİLATERAL (GİZLİ DÜNYA
DEVLETİ ORGANİZASYONU)
AB: AVRUPA
BİRLİĞİ
Bunun
BİLDERBERG Toplantılarında kararlaştırılan "ROMA ANLAŞMASI" ile
kurulduğunu yukarıda "BİLDERBERG" bölümünde açıklamıştık.
AB: AVRUPA
BİRLİĞİ' nin GDD (Gizli Dünya Devleti) vasıtasıyla Siyonizmin kontrolü altında
tutabilmek için AB Temel Organizasyonu GDD tarafından 2 kademe olarak değil, 3
kademe olarak tanzim olunmuştur.
ŞEKİL 2 :
AVRUPA BİRLİĞİ
TEMEL ŞEMASI
İCRA BAKANLAR
KOMİTESİ KURULU
KOMİSYONLAR
AVRUPA
PARLAMENTOSU
Normal olarak
bir yönetimde PARLAMENTO ve İCRA KOMİTESİ yani BAKANLAR KURULU' nun kafi olması
icap ederken, araya GDD'nin her şeyi kontrol ve yönetebilmesi için KOMİSYONLAR
KADEMESİ konmuştur.
Öyle ki,
AVRUPA PARLAMENTOSU, Komisyonlar tarafından tanzim edilen gündemle çalışır ve
yalnız komisyonlardan gelen raporları müzâkere edebilir.
Parlamento
Kurulu (Avrupa Parlamentosu), İcra Komitesi yani Bakanlar Kuruluna direk olarak
gidemez. Önce Parlamentonun kararları komisyona gelir, komisyon konuyu istediği
gibi İcra Komitesine götürür. İcra Komitesi ancak, komisyonun raporlarını
müzâkere edebilir. Ve yine İcra Komitesinin aldığı kararlar da Parlamentoya
doğrudan doğruya gidemez ve tatbikata doğrudan doğruya konulamaz. Komisyonun bu
kararlara vereceği şekiller ile tatbik edilebilir.
NATO (NORTH
ATLANTIC TREATY ORGANIZATION)
"NATO'nUn
kurulmasına Amerika'da en güçlü Yahudi lobilerinden CFR toplantılarında karar
verilmiştir."( Memories, Jean Monnet, S.419)
"Kurucuları
arasında Bilderberg üyesi Joseph Luns, Yahudi ve Bilderberg üyesi George
Marshall, hem CFR hem de Bilderberg'e üye Dean Acheson bulunur." (Jean
Monnet, Memoires, sf.49)
NATO'nun ilk
başkomutanlığını da Amerika'nın Yahudi devlet başkanlarından Dwight Eisenhovver
yapmıştır. NATO Genel Sekreterlerinden Spaak, Lord Carrington, Joseph Luns,
General Lemnitzer, şu anki NATO müttefik Kuvvetleri Komutanı John Galvin ve
Genel Sekreteri Manfred Wörner Bilderberg üyesi NATO yetkililerinden sadece
birkaçıdır.
"1991
yılında New York'ta yapılan Bilderberg toplantısına NATO Genel Sekreteri
Manfred Wörner, NATO Müttefik Kuvvetleri Komutanı John Galvin, Belçika
Başbakanı Mason Wilfred Martens, Fransa Savunma Bakanı Jean Pierre Chevement,
Portekiz Dışişleri Bakanı Joa de Deus Pinherio, Yunanistan Dışişleri Bakanı
Antonis Salaras, A.B.D. Dışişleri Bakanı Yardımcısı Lawrance Eagleburger
katılan ünlü yetkililerdendir." (2000'e Doğru Dergisi)
CFR
COUNCIL OF
FOREIGN RELATIONS
(DIŞ İLİŞKİLER
KONSEYİ)
"COUNCİL
OF FOREİGN RELATIONS" (CFR) dünya politikasını kendi kontrolleri altında
tutmak amacıyla "Walter Lippmann önderliğinde kurulmuştur" (Lectures
Françaises, sayı 214, sf.31-34). Şu anki başkanlığını David Rockefeller
yapmaktadır. Konsey birçok ünlü politik lideri, fikir adamını ve sanayiciyi bir
araya getirmektedir.
"Gurup
düzenli seminerlerden ve haftalık toplantılardan ayrı, yemekler verip Yahudi
dünyasının ünlü isimlerini bir araya getirir. Bu gizli yemeklere konuk olarak
katılanların başında, Küba'dan Fidel Castro, İngiltere'den Edward Heath,
İsrail'den eski Savunma Bakanı Moshe Dayan ve Almanya'dan Sosyal Demokrat Lider
Yahudi Willy Brandt gelir." (Lectures Françaises, sf.86)
Bu kuruluşun
bütün maddi giderleri J.P.Morgan & Co, Carnegie Vakfı, Rockefeller ailesi
ve öteki Wall Street bankerleri tarafından karşılanır. Bu çevrelerin yoğun
destekleriyle kuruluşundan çok kısa bir süre sonra dış politikada etkin rol
oynamaya başlamıştır.
"37 daimi
üyesinin 10 tanesi Yahudi, diğerleri ise yüksek dereceli Mason'dur. İlk
başkanlığını Amerikalı senatör
Yahudi Rudy
BoSCllWİtZ yapmıştır." (They Dare
to Speak Out, sf.180).
Washington'daki
Dışişleri Bakanlığı göstermelik bir kurumdur. Amerika'nın gerçek
"Dışişleri Bakanlığı" CFR'dir.
ABD'nin 6
başkanının dışişleri danışmanlığını ve CFR başkanlığını yapan John Mcloy bu
konuyu şöyle ifade etmiştir :
"Yeni bir
isme ihtiyacımız olduğunda CFR üyelerine bir göz atmamız ve New York'u aramamız
yeterliydi." (People's almanac, sf.87)
CFR son 50
yılın Dışişleri Bakanlığı için eğitim ve çıkış yeri olmuştur. John Foster
Dulles'le başlayan tüm Dışişleri Bakanları sadece biri hariç CFR üyesiydi. Bu
bakanlar, Dean Rusk, Cyrus Vance, Edmund Muskie, Henry Kissenger, George
Schultz ve Alexander Haig'tir.
CFR II. DÜNYA
SAVAŞI'NIN DA PERDE ARKASINDAYDI
İkinci Dünya
Savaşı'nda yüz binlerce insanın ölümüne yol açan atom bombası da Amerikan
Siyonist Lobisi tarafından planlanmıştı.
"Konsey
II. Dünya Savaşı sırasında 118.000 kişinin ölümüne neden olan Atom Bombası'nın
kullanımı konusunda kilit rolü oynadı. 1945 yılında bomba hakkında kararları
alan komite CFR üyelerinden oluşmaktaydı. Ayrıca konsey II. Dünya Savaşı
sonrası da yönetici bir güce sahipti." (People's Almanac, Sf.86)
"II.
Dünya Savaşı döneminde, Manhattan Projesi kod adıyla Siyonist bilim adamları
tarafından yapılan Atom Bombası, ABD Başkanı Yahudi Harry Solomon Truman'ın
emriyle Japonya'ya atılmıştır." (Masonluk ve Kapitalizm, sf. 495 - 496)
Richard Nixon,
Yahudi Dwight Eisenhower, Adlai Stevenson, Yahudi Hubert Humphry, George Mc Govern
ve Yahudi John Anderson dahil olmak üzere birçok başkan ve başkan adayı gibi
başkan yardımcıları Yahudi Walter Mondale ve Yahudi Nelson Rockefeller de bu
konseye üyedir. Ronald Reagan hükümetindeki Mason Casey ve Alexander Haig,
Donald Regan, Ticaret Bakanı Malcolm Boldrige ve Özel Ticaret Temsilcisi
William Brock CFR üyesiydi.
Görüldüğü gibi
Amerika Birleşik Devletleri, başkanından hükümet üyelerine, Senatosundan haber
alma örgütlerine kadar, Siyonist kontrolü altındadır.
Siyasi
alandaki bu egemenlik, ülke ekonomisinde de kendini hissettirmektedir. ITT, IBM
ve Standard Oil gibi Siyonist firmaların üst düzey avukatları, şirket liderleri
ve bankerlerde üye listesindedir. Ayrıca ülkedeki büyük basın kuruluşları da
konseyle bağlantılıdır. Ünlü Siyonist basın yayın organlarından New York
Times'ın yayıncısı Arthur Heiys Shulzberger, Time'dan James Reston ve Bili
Moyers, Time Dergisi'nin eski editörü Hadley Donovan, Washington Post yayıncısı
Katherine Graham, CBS Başkanı William S.Paley ve NBV haber yapımcsı John
Chancellar da CFR'lidir. (People's Almanac, sf.87)
Siyonistlerin
en etkili propaganda aracı olan basın ve medyadan James Restin ve Thomas
Wicker'de Bilderberglidirler. Herald Tribüne Gazetesi sahibi Yahudi Arthur
Shulzberger, Time ve Life dergilerinin sahibi Henry Luge toplantılara
katılmıştır.
SİYONİZMİN
KONTROLÜNDEKİ GİZLİ SERVİS : CIA
"CIA'yı
kuran ve kırk yıl süreyle CFR direktörü olan Ailen Dulles, Richard Helms,
William Colb, George Bush ve Masan VVilliam Casey de dahil olmak üzere bütün
CIA başkanları CFR Üyesidir." (People's almanac, sf 87)
Siyonistler
tarafından kurulan ve dünyanın siyasi ve ekonomik politikalarını yönlendiren
CIA'nın kilit noktalarında Siyonistler veya Masonlar bulunmaktadır, İsrail ve
MOSSAD ile sıkı ilişkiler içerisinde bulunan CIA, dünyada kargaşa, kaos ve
ihtilaller çıkararak, Siyonist çıkarlara hizmet vermektedir.
CIA'nın hemen
hemen bütün başkanları da CFR teşkilatına üyedirler.
"CIA
başkanlarından John Coleman ve W. Donovan CFR teşkilatının üyesi olup,
kurulmasında oldukça etkin bir rol almışlardır." (People's Almanac, sh.87)
BUSINESS ROUND
TABLE
Birbirinden
bağımsız görünen dünyanın en büyük şirket ve kuruluşları bu organizasyona
bağımlı olarak faaliyet gösterir. Bilderberg'in emirleri doğrultusunda hareket
eden bu komisyon dünya ekonomisini az bir sayıda uluslararası şirketle kontrol
eder. 1970'lerde Siyonist ve Mason sermayeli şirketlerin işadamları Amerika'nın
dünya ekonomisindeki egemenliğini sağlamak için bir araya getiren bu kuruluş
hemen Amerika'nın en önde gelen, politik güce sahip şirketler topluluğu halini
almıştır. Kısa süre içinde ülkenin 200 kadar en büyük şirketini bünyesinde
toplamıştır. Amerika'nın tüm iş sahasının sesini oluşturan bu Masonik kuruluş,
ülkenin ekonomik ve siyasi politikalarında önemli bir yere sahiptir.
Politika
Komitesi hükümetin kanun çıkarmasında aktif bir rol alarak kendi istedikleri
kararlan aldırtırlar. Dünyanın en güçlü ekonomisi olan Amerikan ekonomisini
vergi, enflasyon, enerji kullanımı ve işsizlik gibi kilit noktalarda kontrolü
altında tutan Business Round Table, dolayısıyla diğer bütün ülkelerin
ekonomisini de kontrol altında tutmaktadır. Bir çok Siyonist şirketin
desteklediği bu kuruluş, çok güçlü bir lobi konumundadır. Bu sayede Amerikan
siyasi hayatı, özellikle de Kongre üzerinde çok etkilidir. Bu şekilde
istedikleri kanunu onaylatır, istemediklerini reddettirirler. Özellikle
İsrail'in ve Siyonizm'in çıkarlarını ilgilendiren konularda çok hassas davranan
kurum, aleyhte hiçbir kararı Kongre'den çıkartmamıştır.
"Bu
etkinin en çarpıcı örneklerden birisi, sanayi ve ticari alanlarda tekelleşmeyi
engelleyen Anti-trörst yasanın sustu-rulmasıdır. Üye şirketlerin çıkarlarını
koruyup garanti altına almak için de, İşçi Kanunu Reform Kararnamesi'ni
feshettirdiler. Böylece işçi haklarını ve ücretlerini kısıtlayıp, birliğin
gücünü daha da arttırdılar. 1978 yılında ise, Tüketiciyi Koruma Kararnamesi'ne
saldırıp, bu kanunu da kaldırdılar." (People's Almanac, sh.84)
Özellikle
Yahudi şirketlerini etkileyecek olan bu yasanın engellenmesi ile, bütün
ekonomiyi kendi istekleri doğrultusunda yönlendirmelerini, fiyat artışlarını ve
enflasyonu kontrolleri altında tutmalarını engelleyecek hiçbir engel
kalmamıştır.
Lobinin
etkileri sadece Amerikan ekonomik ve siyasi hayatıyla sınırlı değildir. Dünya
siyasetinde de etkili olan bu kuruluşun lobi faaliyetleri sayesinde, israil'in
lehine olmayan hiçbir kanun, askeri veya ekonomik yardım paketi yürürlülüğe
giremez. Bu gerçek ABD Dışişleri Bakanlık İlişkileri'nden sorumlu John
G.Rancy'nin 1983 yılında Liberya Devlet Başkanı Samuel Doe'ya yazdığı mektupta
açıkça görülmektedir:
"Bilindiği
gibi, Siyonistler Amerikan ticaret yaşamında büyük bir rol oynarlar. Onların bu
maddi gücü, Siyonist lobisinin siyasi açıdan güçlenmesine de neden olmuştur.
Eğer İsrail ile yakın işbirliğine giderseniz, size plânlanan desteği sağlamak
büyük ölçüde kolaylaşacaktır."
1970'lerden
itibaren başkanlık seçimlerinde CFR ile birlikte istediği adayı seçtiren Business
Round Table, siyasi alanda gövde gösterisi yapmaktadır. Amerikan seçimlerinde
hiçbir aday Siyonist lobisinin oylarım kendi saflarına almadan seçimi
kazanamaz. Bunun farkında olan adaylar, seçim kampanyaları boyunca israil'in
çıkarları doğrultusunda vaadlerde bulunurlar. Beyaz Saray'a seçilen Başkan'a
düşen ise, kendisini seçtiren bu topluluğa karşı verdiği sözleri yerine
getirmektir.
Böylece
dünyanın en güçlü devletinin Başkam'nı etkileri altına alan Business Round Table,
askeri, ekonomik ve politik alanlarda yaptığı lobi faaliyetleri sayesinde
Siyonist hedefler doğrultusunda kanunlar çıkartır. Bu Masonik komisyon gücünü
daha arttırıp, önünde hiçbir engel bırakmamak için, üzerinde büyük bir
kısıtlama yapan vergi kanununu kaldırtmıştır.
"Komisyon
üyesi Başkan Carter'da bu kanunun kaldırılması için ağırlığını kullanmış ve
kaldırtmıştır." (People’s Almanac, sh.84)
Birliğin kısa
sürede zenginleşmesinin önemli sebeplerinden biri ülkenin en çok kazanan fakat
en az vergi ödeyen şirketlerinden oluşmasıdır. Siyonistler tarafından kurulan
ve Masonik hedeflere hizmet eden Federal Reserve'in (Amerikan Merkez Bankası)
hesaplarının kontrol edilmesi de yine Business Roune Table tarafından
engellenmiştir. Federal düzenlemelerin şirketlerde, her yıl ne kadar mal
olduğunu inceleyip bunu kendi çıkarları için düzenlemişlerdir.
Bu kuruluş tüm
endüstri ve iş sahasındaki Masonları bir araya getirir.
"Bendix
Anonim'den William M.Agee, Bechel'den George P.Shultz, Bank Amerika'dan
A.V.Clausen. Bu üyeler kuruluşun politika komitesinde yer alırlar. Ronald
Reagan dönemi Hazine Bakanı Donald Regan'da bu kuruluşa üyedir. CFR ve
Biİderberg'te aktif bir rol alan Walter Lipmann bu kuruluşta da önemli bir
konuma sahiptir." (Lectures Françaises,
sayı 214, sh.31-34)
Dünyadaki
hemen hemen tüm Siyonist petrol şirketleri: Standart Oil, Exxon, Texaco,
Atlantik Richfield Oil, Golf Oil, Shell'd e kuruluşun üyeleri arasında yer
almıştır. Ağır endüstri alanında U.S.Çelik, Bethlehem Çelik, Boeing Co. ve
Caterpillar Co. da bu birliğe katılmıştır. Üretim şirketlerinden Johnson &
Johnson, Procter & Gamble da kuruluşu üretim yönünden üyeliği ile
desteklemiştir. Citicorp ve J.P.Morgon & Co finansman endüstrisi olarak bu
birliğe katılmıştır. Ayrıca General Foods, General Mills, Coca-Cola, Pasific,
Gas & Electric, AT & T, Campbell Soup Co, Kraft Inc, Nabisco Co. gibi
şirketlerde üyedirler. En ünlü mağaza zincirlerinden Macy's Penney and Sears
Reobuck and Co.
Sigorta
şirketlerinin en güçlüsü olan Metropolitan Life & Prudental bu kuruluşun
gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur.
"Dünyaca
Ünlü Yahudi Şirketlerinden General Motors, Transworld Airlines, Dow Chemical,
Allied Chemical Corp., Du pont ve Eli Lilly & Co. bu kuruluşun
faaliyetlerinde büyük rol oynamıştır." (People's Almanac, Sh.84)
AIPAC
AMERICAN -
ISRAEL PUBLIC AFFAIRS COMMİTEE (Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi)
Amerikan Senatosu'ndaki
en güçlü Siyonist lobisi AIPAC, dünyaca ünlü Siyonist organizasyonu B'nai
B'rith ile sıkı bir ilişki içerisinde çalışır.
İsrail
ekonomisinin büyük bir kısmı Amerikan Kongresi'nden gönderilen yardımlara
dayanır. AIPACın Kongre'deki görevi ise İsrail'e yapılan yardımı düzenlemek ve
Kongre'den geçmesini sağlamaktır. Aynı zamanda AIPAC, Amerika’nın Ortadoğu
politikalarını düzenleyen organizasyonudur.
AIPAC başkanı
Thomas Dine "Kongre'deki arkadaşlarımız, bizim
destekçilerimizdir"demektedir. AIPAC, Beyaz Saray'da olup biten herşeyden
haberdar olduğunu göstermek için önceden haber aldığı gelişmeleri Kongre'deki
adamları aracılığıyla belirtir.
Yahudi Lobisi
AIPAC'ın Amerika içindeki faaliyet alanlarından biri de Amerikan kolej ve
üniversite kampüsleridir. Kuruluş bu tür yerleri çok iyi bir bilgi edinme
kaynağı olarak görür. Ayrıca AIPAC İsrail taraftan öğrenciler yetiştirmek için
B'nai B'rith ile başlattığı bir programı halen devam ettirmektedir.
TRILATERAL
Amerika,
Japonya ve Batı Avrupa'nın fikir adamları, politikacıları, 300 kadar önde
gelen işadamı ile
beraber Trilateral grubunu oluşturmuştur. Bu Masonik komisyon
dünyadaki bu üç bölge arasında politik ve ekonomik tekeli geliştirmek için
kurulmuş özel bir komitedir.
"Bu
komisyon Siyonist banka fînansörü olan David Rockefeller'in fikridir. 1972
yılındaki bir Bilderberg toplantısından sonra Rockefeller, komisyona üye olarak
uluslararası Mason finansörleri, üst düzey politikacıları ve ünlü Siyonistler!
Bir araya getirmeye başladı. Komisyonun kurulmasında kendisine en büyük desteği
yine bir Siyonist olan Zbigniew Brezinski vermiştir." (L'ONU et le
Gouvemement Mondial, Lectures Françaises, sayı 235, sh.7)
Trilateral ilk
olarak Kasım 1973'te Tokya'da toplandı ve bu toplantıyı Brezinski yönetti. Rcckefeller
ve Brezinski liderliğinde Trilateral, ülkeler arasında aktif ortaklık için
çalışmaları son hızıyla devam ettirdi.
Bilderberg'in
yan kolu olan Trilateral'in en büyük amacı kontrolündeki Siyonist tröstler
yoluyla ekonomik ve siyasi güç elde ederek dünya ekonomik ve siyasi
politikalarına hakim olmaktır. Komisyon üyesi Fred Bergsten dünya hakimiyetinin
hangi yolla elde edileceğini şu sözleri ile belirtmiştir:
"Liberal
enternasyonalizm bizim inancımızdır."
Komisyonun üç
merkezi New York, Paris ve Tokyo'da bulunur. Her bölge, bu komitenin Masonik
amaçlan doğrultusunda kendi aktivitelerini hazırlama sorumluluğunu almıştır.
Rockefeller'in ismi en başta olmak üzere Exxon, General Motors, Bechtel ve Time
Inc. gibi Siyonist şirketlerin desteğiyle kurulan Kuzey Amerika Bölümü'nün
başına David Rockefeller geçti (1977). Masonik olan tüm kuruluşlar gibi bu
komisyonda gizli olarak, halka kapalı toplanmaktadır.
Bu toplantılar
senede bir kere sırayla üç bölgede yapılır. 30 üyeden oluşan bir yönetim
kadrosu her ülkenin ekonomik işlerini yönetir. Komisyonun aktivitelerini
anlatan "Trialogue" adı altında bir dergi ve "Üçgen
Kağıtlar" adında kendi kontrollerini sağlamlaştıracak politik tavsiye
raporları yayınlarlar.
TRİLATERAL
AMERİKAN BAŞKANLARINI MASONİK İDEALLER DOĞRULTUSUNDA SEÇMİŞTİR
1980 başkanlık
seçimlerinde Trilateral Komisyonu olay yarattı. Bağımsız aday John Anderson ve
Cumhuriyetçi aday George Bush Trilateral'in üyeleri oldukları için
eleştirildiler. Aynı süre içinde Carter da Trilateral'deki üç yıllık üyeliğinin
onu kukla haline getirdiği iddiasının çıkması, Carter'ın bu komisyonun
çıkarlarını ne derece gözettiğini gösterir.
Bu komisyon
ilk bakışta ekonomik olarak faaliyette bulunuyor gibi görünmesine rağmen tüm
ekonomik gücünü Siyonistlerin dünya hakimiyetini en kısa zamanda
gerçekleştirmek için kullanır. Komisyonun etkisinin en açık olduğu dönem Carter
dönemidir. Çünkü Başkan Carter 1973'te grubun asli üyesi olmuştur. Georgia
Eyalet Başkanı, Rockefeller'in dikkatini çekmiş ve Carter bu sayede
seçileceğini anlamıştır. Carter'ın Beyaz Saray'a girişi Komisyon'da edindiği
güçlü Siyonist ve Mason finansman liderlerinin desteği ile mümkün oldu.
Siyonist liderlerin dünyayı istedikleri gibi yönelebilmeleri için Carter gibi
sadık bir Mason, başkanlık için oldukça ideal biri idi. Carter'ın kendi
kampanya şefi şöyle demiştir:
"Siyonist
David Rockefeller ve Siyonist Zbigniew, Siyonist başkan adayı Carter'ın
üzerinde çalışabilecekleri ideal politikacı olduğu konusunda
anlaşmışlardı." (Peopie's Almanac, sh.90)
AMERİKAN DIŞ POLİTİKASINI
DA TRİLATERAL YÖNLENDİRİR
Carter Amerika
Birleşik Devletleri'nin politikalarının belirlenmesinde Trilateral'ı yol
gösterici olarak kabul etmiştir. Birçok ifadesinde Trilateral düşüncesini
yansıtmıştır. Özellikle şu ifadesi Carter'ın düşüncelerini açıkça
yansıtmaktadır:
"Bizim
için Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya arasında bir ortaklık arama zamanı
gelmiştir." (People's Almanac, sf. 93)
Carter
etrafındaki 25'ten fazla üst dereceli resmi makamlarını Trilateral'in Mason
üyeleri ile doldurmuştur. Komisyon yine Siyonist ve Mason kontrolünde olan IMF
ve Dünya Bankası'na kaynak oluşturup güçlendirmiştir. Petrol krizi taktiğini
kullanarak borç almaya zorlanan az gelişmiş ülkelere geri alamayacağını bildiği
halde borçlandırarak kendine bağımlı kılmıştır.
"Özellikle
Rockefeller'in bankası Chase Manhattan Bank toplam 52 milyar dolar borç verdi.
Grubun en çok tartışmaya açık yayın organı, komisyonun dünyayı belli bir
tabakanın yönetmesini amaçladığı iddialarını destekledi." (A.g.e. sh.93)
Bu komisyonun
en büyük başarılarından biri, Carter dönemindeki Mason politikacılardan kilit
noktada olanları bünyesinde barındırmasıdır. Bu şekilde Beyaz Sarayı ve yakın
çevresini ve özellikle de Kongre üyelerini yakın takibe ve kıskaca almıştır.
Yapılan bu lobi faaliyetlerinin sonucunda Masonik planların gerçekleştirilmesi
için gerekli adımlar kolaylıkla atılmış ve İsrail'in Ortadoğu'daki etkinliği ve
dokunulmazlığı her geçen gün artmıştır.
"Carter'ın
yardımcısı Walter Mondale, Dışişleri Bakanı Cyrus Vance, Devlet Bakanı Yardımcısı
Warren Christopher, Hazine Bakanı VV.Michael Blumenthal, Savunma Bakanı Harold
Brown, B.M. temsilcisi Andrew Young, Carter'ın Güvenlik Danışmanı Siyonist
Zbigniew Brezinski, ayrıca Ronald Reagan'ın Ekonomik Danışmanı ve Savunma
Bakanı Caspar Weinberger Trilateral üyesidir.
Eski Dışişleri
Bakanı Yardımcısı Lane Kirkland her iki organizasyona (Trilateral ve CFR)
üyedir. Bilderberg'ten Siyonist Giovanni Agnelli, Ünlü Siyonist ailesinden
Fransız Baron Edmond de Rotschild, Trilateral'in listesinin başında yer alır.
Dünyanın en büyük bankaları olan Bank of Tokyo, Fuji Bank, Bank of Madrid,
Barclay's Bank, Royal Dutch Petroleum ve Siyonist anonim şirketler, Exxon,
Lehman Brothers, Sears, Boeing, Coca Cola ve Sony, Toyota ve Mitsubishi gibi
şirketlerin temsilcileri ve
yönetim
kadrOSU komisyona Üyedir." (Lectures Françaises, sayı 236, sh.10)
Ayrıca
basından da La Stampa, Die Zeit, Chicago Sun-Times, Minneapolis Star ve Tribüne
de Trilateral'e üye olup kamuoyunu komisyonun istekleri çerçevesinde
yönlendirmeyi sürdürmüştür.
SONUÇ
GDD ( GİZLİ
DÜNYA DEVLETİ ); yukarıda ana hatları ile belirtilen disiplinli, itaatli, gizli
organizasyon ve "ÖNEMLİ ALT KURULUŞLAR"ı vasıtasıyla başta ABD olmak
üzere bütün dünyayı kontrol etmektedir ve bu GDD vasıtasıyla Siyonizm ana amacı
olan Dünya Hakimiyeti'ni bugün için fiilen gerçekleştirmiş bulunmaktadır.
ABD
CUMHURBAŞKANLARINI GDD SEÇMEKTEDİR
GDD Tarafından
Seçilen ABD'nin Yahudi
veya Mason
Başkanlarından Bazıları
George
Washington, Thomas Jefferson, James Madison, William McKmley, Theodore
Roosevelt, James Monroe, Andrew Jackson, James K.Polk, Warron G.Harding,
William Howard Taft, James Buchanan, Andrew Johnson, James A.Garfield, Franklin
D.Roosevelt, Hanry Truman, Richard Nixon, Jimmy Carter, Ronald Reagan, George
Bush, Bill Clinton
GDD DÜNYAYI
NASIL YÖNETİYOR?
Bundan önceki
bölümlerde yapılan açıklamalardan sonra şimdi artık GDD'nin dünyayı nasıl
yönettiğini belirtmek kolaylaşmıştır.
Bilhassa son
400 yıl esnasında GDD'nin gelişme süresinde bilhassa Avrupa’yı kontrol eden Rotcilt
ailesi, en önemli etkinlik merkez idi. Fakat 2.Cihan harbinden sonra dünya
dengeleri değişince bu sefer ABD'deki Rockefeller ailesi ön plâna çıktı. Ve
şimdi zamanla meydana gelen gelişmeler sonucunda Şekil l'de bildirilen GDD'nin
genel yapısı içinde RT ve SANHEDRİN'in genel gözetimi altındaki dünyayı yöneten
"70 Yeminliler Grubu" içinde en etkin merkez Rockefeller ailesi
olmuştur.
Nesillerden
beri ABD'nin en zengin ailesi olan, gittikçe servetlerini ve güçlerini
geliştiren Rockefeller ailesi Resim - 1'de görülen 5 kardeştir. Bu 5 kardeş
ölçülemeyecek kadar büyük, muazzam bir servete miras olarak sahip olmuşlardır.
Bu astronomik servetlerine dayanarak, güçlerini ve prestijlerini arttırdılar ve
bütün dünyayı yönetmek için kendilerinin "Yeni Dünya Düzeni"
dedikleri yeni bir dünyayı kurarak bütün dünyaya hakim olmayı gaye edindiler.
Aşağıdaki fotoğrafta bugünkü Rockfeller ailesinin 5 kardeşi görülmektedir:
WINTHRP : (Bir
süre önce evvel vefat etmiştir),
JOHN D III,
NELSON : JOHN D III, Ailenin bugünkü reisi : "POLİTİK" Rockefeller,
LAURANCE: Ailenin diğer bir kardeşi yıllarca süren bir plânlama ve ön
hazırlıklardan sonra NELSON, bir seçimin her türlü tehlike ve rizikolarından
korunmuş bir şekilde ABD Cumhurbaşkanı olarak Beyaz Saray'a gelmiştir.
Gizli Dünya
Devletinin yöneticileri olan Rockefeller ailesinin, bu en üstteki fertlerinden
birisinin Cumhurbaşkanı olması dahi aslında vakit israfıdır. Çünkü zaten
Cumhurbaşkanlarını kendileri kontrol etmektedirler.
DOLAR
MİLYARDERLERİNİN EFSANEVİ ZENGİNLİKLERİ
Bu konuyla
ilgili olarak bu kitabın ekinde bulunan aynı başlıklar altındaki açıklamalardan
da anlaşılacağı gibi;
Her türlü
gizleyecek ve göz ardı edecek ve takiplerden kaçırılabilecek şekildeki
tedbirlerin alınmış olmasına rağmen Rockefeller ailesinin zenginliği her türlü
tahmin ve ölçünün üstünde efsanevi, astronomik, kısacası korkunç bir
zenginliktir.
Zenginliklerini
tesbit etmek, bilmek mümkün değildir. Çünkü bunlar ABD'deki vergi kanunlarını
öyle tanzim ettirmişlerdir ki gerçekte kendileri ciddi bir vergi ödemezler.
Çünkü servetlerini vergiden muaf "VAKIFLAR"a ve "EMANETÇİ
KURULUŞLAR" = TREUHAND şirketlerine dağıtmışlardır. Sayfa 232'de
belirtildiği gibi sahip oldukları tröstlerin, vakıf ve emanetçi kuruluşların
adedi 10 binleri aşmaktadır. Ayrıca bilhassa dünyanın en büyük banka ve
şirketlerini kontrol etmektedirler. Yine sayfa 233'de belirtildiği gibi
dünyanın her yerinde sayılamayacak kadar çok gayri menkullere sahip
bulunmaktadırlar. Rockefeller 100 yıldan beri petrol işletmektedirler ve 75
yıldan beri de Bankacılık yapmaktadırlar.
Nelson
Rockefeller Cumhurbaşkanı olacağı zaman kamuoyu Rockefellerin efsanevi
zenginlikleri hakkında büyük şüphelere ve kuşkulara sahip olduğu için Amerikan
Temsilciler Meclisi Hukuk Komisyonu Nelson Rockefeller'in şahsi servetini
tesbit için araştırma yaptı. Bu araştırmaya Rockefeller ailesinin zahiren hukuk
danışmanı olarak görev yapan j.RlCHARDSON DÎLWORTH çıktı.
J.R.DlLWORTH
1958'de Rockefeller'in yanında çalışmaya başlamadan önce geçmişte mali basan ve
siyasi etkinliklerin simgesi olan en büyük uluslararası kuruluşlardan KUHN VE
LOEB & CO bankasının ortağı idi. Nitekim KUHN ve LOEB & CO 'nün ortağı
olan Jacob Schiff de daha önce Rusya'daki Bolşevik Devrim'i finanse etmişti.
DÎLWORTH görünürde Newyork'taki muazzam bir bina olan "ROCKEFELLER
PLAZA"nın 3 katını işgal eden "Rockefeler ve Partneller" adlı
büronun başkanlığını yapmaktaydı. 3 büyük kata yerleşmiş olan bu büro gerçekte
Rockefeller ailesinin şahıslarına ait esham ve tahvilat hareketlerini takip etmek
için kurulmuş bir teşkilattır. Bu teşkilatta 154 uzman çalışmakta ve 15 üstün
mali müşavir görev yapmaktadır. Bu mali müşavirler ayrıca 100 şirketin bağlı
olduğu 70 milyar dolar sermayeye sahip iki veya üç şirkette de idare meclis
üyesi olarak görev yapmaktadırlar. Temsilciler meclisi önündeki ifadeleri ile
işte bu muazzam binanın ve teşkilatın başkanlığını yapan DÎLWORTH bir yandan
Rockefeller'in muazzam servetini verdiği karışık şemalarla anlaşılmaz bir hale
sokmuş, diğer yandan da Rockefeller'in bütün dünyayı ve dünya ekonomisini
kontrol ettiğini örtbas edebilmek için dünyayı kontrol etmediklerini sadece bir
ailenin servetinin daha fazla kâr elde edebilmesi için en iyi şekilde yönetmeye
çalıştıklarını ifade etmiş ve aynı komisyonda ifade veren Nelson Rockefeller'de
bunu teyiden eğer muazzam ekonomik bir gücün varlığına inanıyorsanız o mevcut
değildir. Yatırımlara sahibiz ama kontrole değil, diyerek gerçekleri örtbas
etmeye çalışmıştır. Rockefeller ailesinin sahip olduğu servet hakkında 29 Eylül
1916 "NEW YORK TlMES"ın ilk sayfasında ailenin o günkü reisi Peder
Şah JOHN D. ROCKEFELLER'in petrol ortaklıklarının 500 milyon dolar ettiği
Rockefeller'in Amerika Birleşik Devletleri'nin ilk dolar milyarderi olduğu
haberi verilmişti. Sadece bu meblağ yılda % 5 gibi Rockefeller için en mütevazi
bir oranda gelir getirmiş olsa dahi 1975'de 25 milyar dolar yapar. Rockefeller
ailesinin ve bugün bu ailenin reisi olan John D.III ROCKEFELLER'in GDD'yi
yönetmek üzere ikamet ettiği New York'taki POCOTICO Hilst'teki yanmada takriben
3000 hektar büyüklüğünde olup GDD'nin idare merkezi Rockefeller ailesinin
efsanevi zenginliği hakkında bir fikir edinmeye yeter. Bu yarımadaya
giriş-çıkış yasaktır. Son derece kontrollüdür. Bu yarımadayı 1930'da Peder John
D. Rockefeller inşa etmiştir. O gün bu arazinin değeri 50 milyon dolardı. Basın
bu gizli yarımadaya ancak 1959 yılında Nelson'un oğlu Stewen'in düğününde ilk
kez girebilmek imkanını elde etmiştir. Buraya girildiği zaman görüldü ki, bu
arazinin içerisinde 112 km uzunluğunda özel yol vardır. Arazinin altında ayrıca
bir yeraltı şehri bulunmaktadır. Burada Rockefeller ailesinin bütün gizli
evrakları muhafaza edilmektedir. Arazinin üzerinde 75 tane saray tipi bina
mevcuttur. Bu 75 binada 100 aile yaşamaktadır. Bu saray tipi binaların ve
bahçelerin bakımı için 500 tam mesaili personel; hizmetçi, bekçi, bahçıvan ve
şoför çalışmaktadır.
Ayrıca
Rockefeller'in dünyanın bütün büyük şehirlerinde buna benzer bahçeler
içerisinde sarayları inşa edilmiş bulunmaktadır. Bunlar Rockefeller'in ve
ailesinin sahip olduğu ve kontrol ettiği akıllan durduran o korkunç servetin
bir noktasını bile teşkil etmemektedir.
ROCKEFELLER
EFSANEVİ SERVET SAHİBİDİR VE BÜTÜN DÜNYA EKONOMİSİNİ KONTROL ETMEKTEDİR.
Rockefeller
Şekil 1'deki Genel GDD içinde ve bu şekilde gösterilmiş olan dünyanın her
yanına yayılan teşkilatlar desteği ve vasıtasıyla bütün dünyayı yönetiyor. Bu
yönetim Şekil 2'deki TRİLATERAL KOMİSYON vasıtasıyla yürütülmektedir.
Bu
Trilateral=üç ayaklı teşkilatın:
1.Bir ayağı
ABD, Rockefeller'in direk yönetiminde,
2.Diğer bir ayağı
Avrupa'da yine Rockefeller'in kontrolü ve Trilateral'e
mensup
Yeminlilerin kontrolünde,
3.Diğer bir
ayağı ise Japonya'da yine Rockefeller'in ve Trilateral'e
mensup
Yeminlilerin kontrolünde, Pasifik'teki Yeminlilerin kontrolü
altındadır.
Yukarıdaki bölümde
TRİLATERAL 3 ayaklı komisyon BİLDERBERG ve BUSINESS ROUND TABLE teşkilatları
vasıtasıyla nasıl bütün dünyaya yayıldığı belirtilmiştir ve bu arada Avrupa ve
Japonya ayaklarına mensup kuruluşlar arasında çeşitli dev müesseselerin yer
aldığı zikredilmişti:
İTALYA'da:
BİLDERBERG
üyesi Yahudi GİOVANNİ AGNELLİ (Fiat Fabrikalarının sahibi),
FRANSA'da:
Ünlü Yahudi
ailesi BARON EDMOND DE ROTSCHİLD (Pek çok banka ve sanayi tesisinin sahibi).
Avrupa'nın ve
dünyanın en büyük bankaları BANK OF MADRİD, BARCLAY'S BANK ROYAL DUTCH
PETROLEUM' un TRİLATERAL'in Avrupa'nın ayaklarından olduğu belirtilmişti.
(Bakınız, Trilateal Bölümü, Sh.327)
JAPONYA'da:
SONY, TOYOTA
ve MİTSUBİSHİ gibi dev şirketlerin Trilateral'in Japonya'daki ayağından sadece
birkaçı olduğu belirtilmişti. (Bakınız, Trilateral Bölümü, Sh 327)
ALMANYA'da:
Sayfa 333'dan
sayfa 343'e kadar belirtilen listeler incelendiğinde, Almanya'nın bütün büyük
kuruluşlarının en büyük ağır sanayi ve silah fabrikası şirketlerinin hammadde
kaynaklarını elinde tutan şirketlerin kimya sanayinin dev kuruluşların hepsinin
vaktiyle Hitler'i destekledikleri ve şimdi de Trilateral'in ayağı olarak Alman
ekonomisi ye siyasetini kontrol ettikleri açıkça görülür.
Almanya için
verilen bu tablo; Fransa, İngiltere, İtalya ve diğer Avrupa ülkeleri ve Japonya
için de aynen öyledir. Ve şimdi de Sovyetlerin dağılmasıyla bitlikte eski
Sovyet bölgelerinde aynı şekilde Trilateral'in büyük bir hızla kontrolü ele
geçirmekte olduğu görülür.
GDD DÜNYAYI
EKONOMİK BAKIMDAN NASIL KONTROLÜ ALTINDA TUTUYOR VE NASIL SÖMÜRÜYOR?
GDD (GİZLİ
DÜNYA DEVLETİ)
I. ÜLKELERİN
MERKEZ BANKALARI İLE DÜNYAYI KONTROL EDİYOR VE SÖMÜRÜYOR
ABD'de Merkez
BANKASININ=FEDERAL REZERVE'nin kurulması için GDD'nin yaptığı mücadele bu
kitabın "EKLER BÖLÜMÜ"nde detaylı bir şekilde delilleriyle ortaya
konmuştur.
Yine bu
kitabın sayfa 219'daki açıklamalarıyla ortaya konan gerçekler şunlardır:
ABD'nin Devlet
Borçlan (Özel Borçlar Hariç)
1980 yılında
980 milyar $ (980.000.000.000 $) idi.
1988'de 5
trilyon $ (5.000.000.000.000 $) oldu.
Bu yıllar
arasında geçen 8 yılda, takriben 4 trilyon Dolar'lık borç da eski devlet borcu
gibi uluslararası bankalardan yani GDD'den (yani Rockefeller ailesinden)
alınmıştır.
Böylece 1989
yılında Devletin, borçları için ödediği
Yıllık faiz,
500 milyar $ (500.000.000.000 $) olmuştur.
Bu faiz GDD'ye
gitmektedir.
Diğer yandan
bu kitabın 3. BÖLÜM'ünde ifade edildiği gibi sadece ABD'nin değil hemen hemen
bütün dünya ülkelerinin Merkez BANKALARI GDD'nin kontrolündedir.
GDD'NİN
ULUSLARARASI BANKERLERİ, ZAMANLA ÖZEL KURUMLAR OLARAK ÇEŞİTLİ AVRUPA MERKEZ
BANKALARINI ELE GEÇİRDİLER
İngiltere
Bankası, Fransa Bankası ve Almanya Bankası zannedildiğinin aksine o
hükümetlerin özel mülkiyeti değil, devlet reisleri tarafından ödünç verilen
kişisel monopollerdir. Bu sistemin hizmetçilerinden İngiltere Midland
Bankası'nın genel başkanı Reginald McKenna, şöyle söylemektedir: "Paraları
ve kredileri çıkaranlar ve dağıtanlar, hükümetlerin tedbirlerini yönlendirmekte
ve halkların kaderlerini ellerinde tutmaktalar". London Financia Times
tarafından 26.09.1912 tarihinde son derece dikkat çekici bir örnek sunuldu:
"Beş büyük bankanın başında bulunan yarım düzine adam, kısa vadeli hazine
bonolarını yenilemedikleri takdirdi bütün hükümetin finansman yapısı
çökebilir".
GDD Uluslararası
bankerler vasıtasıyla her Avrupa merice bankalarının her birine kontrol edici
birer maş: yerleştirmişlerdir. Bu konuda Prof. Quigley şöyle diyor:
"Dünyanın
Merkez Genel Bankalarının bağında bulunanların, başlarının dünya finansının
asıl güç sahipleri olduğuna inanmamak gerekir. Aslında kendilerini bu konuma
getirenler hakim Juvesment-Bankaların teknisyenleri ve ajanları olup, onlar
tarafından her an görevden alınabilirler. Dünyadaki asıl malî güç, birleşmemi}
olan şahsî bankaların kulisi arkasında kalan, (uluslararası veya büyük
bankerler diye isimlendirilen)Juvestment bankerlerin elinde bulunuyor. Bu,
merkez bankaların ajanlarından çok özel, güç sahibi ve gizli olan uluslararası
iş birliği ve ulusal hâkimiyeti içeren bir sistem kurdu.... " (Quingley, Tragedy
and Hope. sayfa 326-327).
Prof. Quigley,
İngiltere ve Fransa bankalarının sahibi ola uluslararası bankerlerin,
bankaların teorik olarak kamulaştırıldıklarında bile güçlerini muhafaza
ettiklerinden de bahsediyor.
GDD'NİN ABD
MERKEZ BANKASINI KURMAK İÇİN YAPTIĞI MÜCADELE
Tabiî ki,
Avrupa ülkelerinin merkez bankalarını kontrolleri altına almış kişiler, benzeri
bir müessesenin Amerika'da kurulmasını sabırsızlıkla bekliyorlardı.
Devletimizin kurucuları, Amerika'yı para manipülasyonu kontrol etme gayretlerinden
haberdar olup, uluslararası bankerlerle devamlı bir mücadele yürütüyorlardı.
Başkan Jefferson, John Adams'a bir mektubunda şöyle diyordu: " ...
Bankaların, ordulardan daha çok tehlikeli olduğuna inanıyorum..."
Başkan
Jackson'un 1836 yılında Amerikan Merkez Bankası' lağvetmesine rağmen, Avrupalı
sermayedarlar ve bunların Amerika ajanları yine de Amerika'nın para sistemini
büyük ölçüde kontrolleri alta almayı başardılar. Gustavus Myers, History of The
Great American isim kitabında şunu itiraf ediyor:
"Perde
arkasında Rothschild'lerin Amerikan malî kanunlarını dikte etmekte uzun zaman
tesirleri olmuştu. Kanun tutanaklarında, Amerika'nın eski bankasında (Andrew
Jackson tarafından lağvedilmiştir) güç sahihlerinin kendileri olduğunu ortaya
çıkarmakta."
İşte bütün bu
merkez bankaları vasıtasıyla yeryüzündeki ülkelerin Dünya Bankası, IMF
aracılığı ile aldığı borçlar, sonunda GDD'nin parasıdır. Ve böylece ülkeler dış
borç faizi olarak her yıl GDD'ye milyarlarca dolar ödemektedirler.
Mesela, bugün
Türkiye'nin resmi dış borcu 75 milyar dolardır. Özel bankalar ve sıcak döviz de
hesaba katıldığı zaman toplam dış borç en az 100 milyar doların üzerindedir. Bu
borcun faizi 13.5 milyar dolardır. Mısır'ın ödediği yıllık faiz ise 7 milyar
dolar kadardır....vs. Bütün dünya ülkelerinin dış borçlan dikkate alındığında
nasıl ABD, GDD'ye yılda 500 milyar dolar faiz ödüyorsa diğer ülkelerle beraber
GDD'ye bir yılda ödenen faizlerin toplam değeri takriben 1 TRİLYON DOLAR'ı
bulmaktadır.
II. YEŞİL
KAĞIT=DOLAR
Diğer yandan
GDD, ABD'yi federal rezervin yani Merkez Bankasının kontrolü altında
tutmaktadır. Federal rezervi ise istediği kadar yeşil kağıt yani dolar
basmaktadır ve artık 1988'den itibaren Doların altınla hiçbir ilişkisi
kalmamıştır. Yani GDD'nin kontrolündeki dolar bütün dünyanın parası olmuş ve
GDD istediği kadar yeşil kağıt basarak bütün insanlığı korkunç bir şekilde
sömürmektedir.
Bugün ABD
dışında takriben l Trilyon dolara tekabül edecek kadar yeşil kağıt
bulunmaktadır. Bu kağıtlar verilmiş; karşılığında mal alınmıştır, alınteri
alınmıştır yani yeryüzündeki 6 milyar insan böylece sömürülmüştür. Kaldı ki bu
sömürü sadece dolarla-yeşil kağıtla yapılmamaktadır.
Yine
uluslararası finans kuruluşları ve bankalar vasıtasıyla GDD dünyanın her yerine
TAHVİLLER satmaktadır. Bu tahviller vasıtasıyla yeşil dolar toplanıyor, mal
alınarak tekrar dünyaya yayılıyor. Takriben l Trilyon dolarlık dünya
piyasalarında TAHVİLLER (san kağıt) tedavülde bulunmaktadır ve yine ayrıca
bütün dünya ülkeleri dolar dünya parası yapıldığı için merkez bankaları ve özel
bankaların da dolar olarak REZERV’ler tutmaktadırlar. Mesela Türkiye Merkez
Bankası 13-15 milyar dolar REZERV tuttuğunu ilan etmektedir. Bu rezerv dolarlar
aslında fiilen bu Merkez Bankalarının kasalarında muhafaza edilmemektedir. E
paralar yine GDD'nin uluslararası bankalarında tutulmakta, ülkeler merkez
bankalarında şeklen tutuluyor gibi gösterilmekte ülkelerin merkez bankalarına
sadece sizin hesabınızda bizde şu kadar dolar bulunmaktadır. İfadesini taşıyan
bir (BEYAZ KAĞIT) verilmekte ve yeşil dolarlar bunlar elinden alınmakta bir
kere daha dünya piyasalarına sürülerek (mal ve üretim) satın alınmaktadır
Böylece GDD
bütün dünyayı YEŞİL Kağıt=DOLAR ile TAKRİBEN TRİLYON DOLAR
SARI
Kağıt=TAHVİLLERİ, ile takbiren 1 TRİLYON DOLAR, BEYAZ Kağıt=REZERV'lerle
takriben 1 TRİLYON DOLAR,
sömürmektedir.
Esasen GDD,
ABD federal rezerv vasıtasıyla istediği zaman, istedi kadar dolar basıp,
istedikleri yere verebilecek kontrol ve mekanizmayı ellerinde
bulundurmaktadırlar.
İşte bu yüzden
KABBALA'ya bağlı SİYONİSTLER GDD vasıtası) yeşil kağıt=dolara bilinen $
işaretini bu gaye ile vermişlerdir. Nitekim kitaptaki sayfa 179'da açıklandığı
gibi bu işaretin yukarıdan aşağı ( I ) çizgisi Siyonist sembollere göre
"dünya hakimiyeti"ni ifa etmektedir.(S) harfi ise yine Siyonist
inançlara göre "Kuyruğunu ısır yılan"ı temsil etmektedir. Siyonist
inançlara göre yılan kuyruğu ısırdığı zaman zafere ulaşılacaktır. 1988'de dolar
ile ali arasındaki bağın tamamen koparılması ile 1988'de yılan kuyruğunu
ısırdığı kabul edilmekte ve böylece dün hakimiyeti ve saadete ulaşıldığına
inanılmaktadır.
III. EKONOMİK
KRİZLER VE BORSA DALGALANMALARI
Bu kitabın 3.
bölümünde delilleriyle açıklandığı gibi GDD plânlı ola ekonomik krizleri
çıkartmakta (1907, 1929 Ekonomik krizleri ... \ böylece bütün insanlığı
astronomik ölçüde sömürmekte ve yine bölümde belirtildiği gibi GDD, dünya
borsalarını kontrol altında tutmakta, periyodik olarak istediği zaman borsaları
düşürüp hisse senetlerini toplamakta, sonra borsaları yükseltip bunları
satmaktadır. Böylece borsa dalgalanmalarının hepsi GDD'ye milyarlarca dolar
pompalayan bir em basma tulumba gibi çalışmaktadır. Dünya borsalarındaki plânlı
manipülasyonlarla GDD her yıl takriben l trilyon dolara yakın parayı her ülkede
insanlardan almakta ve bütün dünyayı böylece sömürmekte ve kontrol etmektedir.
IV.
ULUSLARARASI BANKALAR
Nihayetinde
gerçekten uluslararası bankerler, özel kurumlar olarak çeşitli Avrupa merkez
bankalarını ele geçirdiler. İngiltere Bankası, Fransa Bankası ve Almanya
Bankası zannedildiğinin aksine o hükümetlerin özel mülkiyeti değil, devlet
reisleri tarafından ödünç verilen kişisel monopollerdir. Bu sistemin
hizmetçilerinden İngiltere Midland Bankası'nın Genel Başkanı Reginald Mc Kenna
şöyle demektedir. "Paraları ve kredileri çıkaranlar ve dağıtanlar,
hükümetlerin tedbirlerini yönlendirmekte ve halkların kaderini ellerinde
tutmaktadırlar"
London
Financial Times tarafından 26.9.1912 tarihinde son derece dikkat çekici bir
örnek sunuldu: "Beş büyük bankanın başında bulunan yarım düzine adam, kısa
vadeli hazine bonolarını yenilemedikleri takdirde, bütün hükümetin finansman
yapısı çökebilir".
Uluslararası
bankerler Avrupa merkez bankalarının her birine kontrol edici bir maşa
yerleştirdiler.
Dr. Quigley,
İngiltere ve Fransa bankalarının sahibi olan uluslararası bankerlerin,
bankaların teorik olarak kamulaştırıldıklarında bile güçlerini muhafaza
ettiklerinden de bahsediyor.
Başkan
Jefferson, John Adams'a gönderdiği bir mektubunda: "...Bankaların,
ordulardan daha çok tehlikeli olduğuna inanıyorum" diyordu.
Başkan
Jackson'un 1836 yılında Amerika Merkez Bankası'nı lağvetmesine rağmen, Avrupalı
sermayedarlar ve bunların Amerikalı ajanları yine de Amerika'nın para sistemini
büyük ölçüde kontrolleri altına almayı başardılar.
V.ULUSLARARASI
SANAYİ KURULUŞLARI,
PETROL
ŞİRKETLERİ, TİCARET ŞİRKETLERİ
GDD kendi
kontrolündeki uluslararası dev sanayi kuruluşları; petrol şirketleri ve ticaret
şirketleri vasıtasıyla her yıl yeryüzündeki bütün ülkelerin insanlarından
milyarlarca dolar kâr etmektedir. Yukarı bölümde (Bakınız, Şekil-2) Dünyanın her yerinde gerek
TRİLATERAL yönetimi, gerek Bilderberg ve gerekse Bussines Round Table teşkili
vasıtasıyla kontrol ettiği dev müesseseler hakkında bir fikir verilmiştir, bu
kuruluşlar Tröstler ve Monopoller vasıtasıyla GDD yine yılda e takriben l
trilyon dolardan fazla kâr etmekte ve bütün insanlığı bu monopoller vasıtasıyla
sömürmekte ve dünya ekonomisini kontrol etmektedir.
VI. HARP
SANAYİİ
GDD dünyanın
harp sanayimi elinde tutmaktadır.
Bu kitabın
Sayfa 340'da belirtilen, "SİLAH FABRİKALARI VE SAVAŞ MALZEMELERİ ÜRETEN
SİYONİST ŞİRKETLER" listesinden de görüldüğü gibi Alman silah fabrikaları
genellikle Siyonistlerin elindedir ve GDD’nin kontrolündedir.
Ve yine Sayfa
333'de KRUPP'un Siyonist banker ABRAHAM OPPENHEİM tarafından nasıl kurulduğu ve
GDD kontrolünde yaptığı faaliyetleri,
Sayfa 335'de
ise ABD'nin en büyük silah üreticisi Siyonist BERNARD BARUCH'un GDD
kontrolündeki faaliyetleri,
Sayfa 336’da
da Siyonistler tarafından uçak üretmek için kurulan LUFTHANSA' nın GDD'nin kontrolündeki
faaliyetleri,
Sayfa 341'de
ise ABD'de ilk "ATOM BOMBASI"nın yapılışında ve kullanılmasında
Siyonist RODBFERT OPPENHEİMER'in oynadığı rol ve GDD'nin kontrolü delilleriyle
ortaya konmuştur.
Yukarda XXIX
bölümünde Sayfa XXX'da belirtildiği gibi KABBALa’ya bağlı Siyonistler için
diğer milletleri yok etmek bir ibadettir. Bu inançla GDD harpleri
körüklemektedir ve GDD'nin ve onun kontrolündeki müesseselerin bütün ülkeleri
ve insanlığı sömürmek ve kontrol etmek kullandıkları en önemli mekanizmalardan
birisi de HARP SANAYİİ' dir.
Bu mekanizma
vasıtasıyla GDD yine her yıl takriben 1 trilyon dolar sömürmektedir.
VII. DİĞER
ULUSLARARSI MEKANİZMALAR
GDD yukarıda
sayılanlardan başka ayrıca İATA'dan (Uluslararası spor organizasyonları
federasyonu) Dünya Olimpiyat Komitesine varıncaya kadar, sayılamayacak kadar
çok sayıda Uluslararası organizasyonlarla ve uluslararası bankalar vasıtasıyla
her gönderilen paradan aldıkları komisyonlarla bütün insanlığı
sömürmektedirler. Bu sömürüler de her yıl takriben l trilyon dolar düzeyine
ulaşmaktadır.
SONUÇ
Yukardan beri
yapılan açıklamalar GDD'nin bütün ülkeleri, insanları ve dünyayı, ekonomik
bakımdan nasıl kontrol ettiğini ve nasıl sömürdüğünü açıkça göstermektedir.
GDD (GİZLİ
DÜNYA DEVLETİ)
I. MERKEZ
BANKALARI VASITASIYLA DEVLET
HAZİNESİNE
ALINAN BORÇLARIN FAİZLERİ
GDD bütün
dünya ülkelerine Dünya Bankası, IMF ve o ülkelerin Merkez Bankaları vasıtasıyla
devlet garantisiyle verdiği borçların 4 Trilyon (4.000.000.000.000) $ yalnız
ABD'den yılda 500 milyar dolar (500.000.000.000) $ olmak üzere diğer ülkelerle
beraber toplam olarak takriben l trilyon dolar almakta ve yeryüzündeki 6 milyar
insanı bu mekanizmayla sömürmektedir.
II.
DOLAR=YEŞİL KAĞIT, TAHVİLLER=SARI KAĞIT, REZERVLER=BEYAZ KAĞIT
ile takriben 3
Trilyon dolarlık sömürüye ilaveten; bu sömürünün sonucunda bütün dünya bu
mekanizmayla aldatılarak bu kıymetler karşısında alınmış malların bir yıl
süreyle kullanılması dolayısıyla en az her yıl ilave olarak % 10 hesabıyla 300
milyar dolar sömürülmektedir.
Ayrıca bu
kağıtlar her yıl, önemli ölçüde artmaktadır. Böylece takriben yılda l trilyon
dolar sömürü !
III. EKONOMİK
KRİZLER VE BORSA DALGALANMALARI :
Yeryüzünde
yaşayan bütün insanlar, ekonomik krizler ve borsa dalgalanmaları vasıtasıyla
yine yılda takriben l trilyon dolar sömürülmektedir!
IV.
ULUSLARARASI BANKALAR:
1836 yılında
Amerika Merkez Bankası lağvedilmesine rağmen Avrupalı sermayedarlar ve bunların
Amerikalı ajanları yine de Amerika'nı para sistemini büyük ölçüde kontrolleri
altına almayı başardılar ve butu insanları sömürmeye devam etmektedirler.
V.
ULUSLARARASI DEV SANAYİ KURULUŞLARI, PETROL VE TİCARET ŞİRKETLERİ :
Bütün
insanlardan, Uluslararası Dev Sanayi Kuruluşları, Petrol ve Ticaret Şirketleri
vasıtasıyla yine yılda l trilyon dolar sömürülmektedir
VI. HARP SANAYİİ:
Harp Sanayii
de insanları sömürme kaynaklarından biridir. GDD Harp Sanayii vasıtasıyla da
insanlar, ayrıca yılda takriben l trilyon dolar sömürülmektedir!
VII. DİĞER
ULUSLARARASI MEKANİZMALAR:
Yine bütün
insanları yılda takriben l trilyon dolar sömürmektedir.
Ve böylece GDD
sonuç olarak insanları, yılda takriben 7 trilyon dolar sömürmektedir.
NOT: GDD'nin
bütün bu mekanizmalar vasıtasıyla yapmış olduğu yıllık sömürüyü kesin
rakamlarla hesaplamanın imkanı yoktur. Buradaki l trilyon rakamları, bu sömürünün
100 milyarlarca doların çok çok üstünde olduğunu belirtmek için kullanılmış
ifadelerdir.
GDD bir yandan
bütün dünya ekonomisini ve siyasetini bu mekanizmalarla kontrol ederken diğer
yandan da kurmuş olduğu bu muazzam sömürü düzeni ile ülkeleri ve insanları
kanını emercesine sömürmektedir. Bu muazzam meblağ dünyanın en zengin ülkesi
olan 250 milyon nüfusun yaşadığı ABD'nin yıllık gayri safi milli hasılasından
yani bir yılda ABD'de yapılan bütün üretimden çok daha fazladır.
Demek ki bütün
insanlık (6 milyar insan), GDD tarafından korkunç bir şekilde sömürülmektedir.
Yıllık takriben 7 trilyon dolarlık bu sömürünün manası, fert başına takriben
yılda yeryüzündeki 6 milyar insanın her birinin 1200 $ ödemesi demektir.
Bu miktar
dünyadaki fert başına milli gelir ortalamasının çok üstünde olup takriben
Türkiye'deki fert başına milli gelir mertebesindedir.
Diğer bir
ifadeyle yeryüzündeki herkes yıllık gelirinden fazlasını GDD'ye ödemek
mecburiyeti içinde bulunmaktadır. Gelirini GDD'ye ödeyince geçimi için yeniden
borçlanmak, bu borç için vereceği faizlerle bir fasit dairenin içinde gittikçe
perişan hale gelmek mecburiyeti ile karşı karşıya bulunmaktadır.
İşte bu
gerçekler karşısında Rockefellerin şahsi servetinin 100 milyar dolar veya l
trilyon dolar olmasının ne önemi var? Çünkü o, aslında ve gerçekte her yıl GDD
vasıtasıyla (Trilateral, Bilderberg, Business Round Table...vs. ile) bütün
dünyayı 7 trilyon dolar sömüren bir mekanizmayı işleterek bütün dünya
ekonomisini ve siyasetini kontrol ediyor.
" KUVVET VE
KUDRET SAHİBİ YALNIZ CENAB-I ALLAH'TIR"
ŞER MAKSADI
İÇİN DÜZEN KURANLAR
Kur'an-ı
Kerim'de Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: "Gerçekten onlar düzenlerini kurmuşlardı. Halbuki dağları
oynatacak olsa bile bu düzenleri hep Allah'ın elindeydi..." (İbrahim Suresi
– 46)
Çepeçevre
sarmıştır Allah onları. Tuzaklarını da. Dağları bile yerinden oynatacak güçte
ve kuvvette oyunlar ve tuzaklar hazırlasalar da yine Allah'ın elindedirler. Dağ
hem ağırlığın simgesi, hem de katılığın işaretidir. Hareket ettirip yerinden
oynatmak ifadesi ise imkânsızlığı dile getirmektedir. Ama böyle de olsa onların
hilesi ve oyunu Allah'a meçhul değildir. Kudreti İlâhînin uzanamayacağı kadar
uzak, gizli değildir. Hayır Allah her şeyin yanında hazır ve nazırdır ve
dilediği gibi hareket eder:
"Sakın
Allah'ın Peygamberlerine verdiği vaadinden cayacağını sanma. Muhakkak Allah
Aziz'dir, intikam sahibidir..." (İbrahim Suresi-47)
Şu halde bu
tuzakların ve bu oyunların hiç bir tesiri yoktur. Allah'ın peygamberlerine
vaadettiği zafer ve yardımını da engelleyecek değildir. Allah dilerse zalimleri
güçlü ve kuvvetli olarak alır ve yok eder: "Muhakkak ki Allah Aziz'dir,
intikam sahibidir" Zalimi başıboş bırakmaz. Oyun kuranı kendi hâline terk
edip kurtarmaz. Buradaki intikam kelimesi zulüm ve oyun kelimesine gereken
anlamı veriyor. Şu halde oyun yapan zalim intikamı hak etmiştir. Allah'a göre
intikam hile ve oyunlarının mukabili olarak azaplandırılmalarıdır. Çünkü ancak
ceza ile Adaleti İlâhî tahakkuk eder. (Fî Zilâl’il-Kur'an, Cilt 9, sf.83-84)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder