26 Eylül 2014 Cuma

Cihad-ı Ekber : Her şeyimizi yağmalamak isteyen sömürgeciler, bırak­mıyorlar ki dinî ve ilmî müesseselerimizde 'insan' yetiş­sin. Onlar insandan korkuyorlar. Eğer bir ülkede 'insan' yetişecek olsa bu onların huzurlarını kaçırmakta ve çıkarlarını tehlikeye sokmaktadır

Cihad Ekber 
Büyük Cihad
Nefisle Cihad

İMAM HUMEYNÎ (R.A)

 Çeviri:
Ali Nurhah

Tarama & Tashih: Muhammed ÇİÇEK
eKitap: Muhammed H.İPEK

 Rahman ve Rahîm Olan Allah'ın Adıyla

«İş işten geçmeden, düşmanlar tüm dinî ve ilmi mesele­lerinize el atmadan düşününüz ve uyanık olunuz. Kalkınız, öncelikle nefsinizi terbiye ve tezkiye etmeye önem veriniz. Kendinize bir çeki düzen veriniz. Düzenli ve ter­tipli olunuz. İlmî müesseselerde nizamı ve intizamı sağ­layınız»
«Her şeyimizi yağmalamak isteyen sömürgeciler, bırak­mıyorlar ki dinî ve ilmî müesseselerimizde 'insan' yetiş­sin. Onlar insandan korkuyorlar. Eğer bir ülkede 'insan' yetişecek olsa bu onların huzurlarını kaçırmakta ve çıkarlarını tehlikeye sokmaktadır»
İmam Humeyni


Büyük Cihad...
Mutluluk dolu ve insanlık unsurunu öne çıka­ran bir yaşamın; ilerleme, daha iyi bir hayat sürme ve mutlu bir toplum meydana getirmek için çaba sarf etmek ve mücadele etmekten başka bir anlamı yoktur. Yemeyi, içmeyi, yapıp yıkmayı, gece gün­düz mide için tekrar tekrar durmadan koşuşturma­yı, silahların gölgesi altında bir yaşam sürmeyi, ilim ve yüceliğin parlak güneşinden, medeniyet ve iler­lemeden, ahlakî melekelerin nimetinden mahrum kalmayı insan için «şerefli bir yasam» kabul etmek mümkün değildir. Hz. Hüseyin b. Ali, yaşamı; aki­de vecihaddan başka bir şey olarak görmüyordu (Hayat, iman ve cihad'dır): İman ve akide yolunda yapılan bir cihad... Hürriyet ve bağımsızlık için yapılan bir cihad... Kaybedilmiş hakları tekrar almak için yapılan cihad... Ezilmişle­re zulüm görmüşlere yardımı bayraklaştırmış bir ci­had... Zalimlerin ve adaletsizlerin başını ezmek ve onları yok etme hedefini güden bir cihad... İlim, fa­zilet, ilerleme ve medeniyet yolunda yapılan bir cihad... Ve nihayet en önemlisi de nefisle yapılan ci-had... Hz. Peygamber (saa)'in deyişiyle, en büyük cihad»... (1).
Aslında Peygamberlerin gönderilme gayesi ve aziz İslam Peygamberi'nin (saa) risaletinin sebebi; güzel ahlakın tamamlanması, insan aklının, ruhunun ve iradesinin terbiye edilmesi, insanlığın aydınlığa, ilerlemeye ve medenileşmeye doğru olan yolculuğun­da rehberlik edilmesidir (2). Peygamber'e (saa) göre bin insanın terbiye edilmesi ve olgunlaştırılması, onun üzerine güneş ışınlarının akmasından daha iyi ve yücedir (3). Öyle ki, Kur'an'îbakış açısına göre büyüklük ve şahsiyet sahibi olan kimse, üstünlük ve zühdlük melekelerini kazanma yarışında diğerlerini alt eden kimsedir (4).
Nefisle mücadele İslam'da o kadar önemli bir olgudur ki, insan yaşamındaki güzel davranışların mihverini ve hayatındaki nizamın temelini teşkil eder. Eğer hayat sadece maddî değerler üzerine otu­rarak maneviyattan, ruhaniyetten ve fazilet, meleke­lerinden mahrum kalacak olursa, karamsarlık, kayıt­sızlık, kanun ve nizamtanımamazlık, başkalarına karşı güvensizlik meydana gelir ve bu kötü hasletler insanın yakasına yapışarak onu uçuruma ve yok olmaya sürükler. İnsan hayatındaki vahşîlik, yabanî­lik, saldırganlık ve diğer tüm hayvani hasletler sü­rekli bir artış gösterir. Bilimler, buluşlar, keşifler ve teknolojilerden gelen şeylerin insanlara hür bir yaşam temin etmesi ve onların sırtlarındaki yaşam yükünü hafifletmesi, insanı huzura kavuşturması beklenirken; dünya isteklilerinin ve bencillerin, çı­karlarına ulaşmaları için birer alet durumuna gel­mektedirler. Hatta toplumları esaret zincirine bağla­mak ve onları aldatmak için araç olarak bile kullanılabilmektedirler. Bu nedenledir ki, bugünün ka­ranlık dünyası, hayatiyetini maddî temeller üzerine oturtmuştur. Kendisinde ahlakî karakterden ve in­sanlık özelliklerinden hiç bir şey yoktur. Görüyoruz ki, makine medeniyeti, teknolojik ilerlemeler, ato­mun keşfi, uydu yapımı, uzayın keşfi ve ay küresi­ne gitmiş olmak; insanların hayvanı vahşiliklerin­den bir şey azaltmadığı gibi, toplumu muzdarip eden dertlere de herhangi bir şekilde ilaç olamamaktadır. Aksine ızdırap, başkaldırı, sarhoşluk, huzursuzluk ve sersemlik alabildiğine artmış; kara ifrit, savaşı ve kan akıtmayı bugünkü toplumda, barbarlık ve mağara döneminden daha çok hâkim kılmış ve dün­yayı bir savaşın eşiğine getirmiş olarak, yuva sön­düren, ocak yıkan birinin edasıyla karşıya geçmiş bu hali seyretmektedir. 
Dünya süper güçleri, tüm güçle­rini daha modern ve daha iyi silahlar yapma yolun­da harcamaktadırlar. Eğer geçmişte, gece karanlığı mesabesindeki cehaletler, iki ordu arasında savaşın patlak vermesine ve bir daha sona ermemesine ne­den olmuşsa, bugün de makine uygarlığı ve bilimsel canavarlığın sayesinde savaş gece-gündüz, ay-yıl ta­nımadan ve savaş meydanlarına bile sığmadan de­vam etmektedir. Eğer Emilyanof'un (1820-1859 yıl­ları arasında gayri resmi kurumlarda, silahsızlanma konusunda verdiği son konferansta) söylediklerine bakılırsa, meydana gelen 29 savaşta 800 bin insan can vermiştir. 19. yüzyılın son kırk yılında meydana gelen 106 savaşta ise öldürülenlerin sayısı 4.400.000'e ulaşmış bulunmaktadır. Atom çağı, uzay çağı deni­len bugünkü asrımızın ilk yarısında meydana gelen 117 savaşta ölenlerin sayısı 5 milyon kişiye ulaşmış­tır. İkinci dünya savaşında bombalar sonucu 2 mil­yon kişi ölmüştür. Günümüzde ise Amerikan emperyalizmi sadece Vietnam savaşında 7 milyon kişiyi bombardımana tutmuş ve aynı miktarda askerî mü­himmat kullanarak 90 bin kişiyi de kimyasal silah­ların bombardımanına maruz bırakmıştır. Bugünün cemiyeti bir tür sersemlik, şaşkınlık ve melankolik bir durum yaşamaktadır. Duçar olduğu bu makineli yaşamın mahvedici etkisinden, kendisini ölüme terk ederek sıyrılmaya çalışmaktadır. İntihar, kargaşa, cinnet kertesine varan başkaldırı, gün be gün artan delilikler ve beraberinde getirdiği bir sürü ilaçlar, hippi vb. onlarca isimle ortaya çıkan gruplar; maddi temeller üzerine oturarak maneviyattan ve ahlakî değerlerden uzak kalan makine uygarlığının yalnız başına insanlığı mutlu edemeyeceğini, huzura, fazi­lete eriştiremeyeceğini göstermektedir. Doğrudur, bilim ve teknoloji denilen canavar bugün uydu ya­pabiliyor, ,uzayı keşfedebiliyor, insanı ay küresine gönderebiliyor. Ama insanı terbiye etmekten acizdir. Toplumu, öncekinden daha fazla maddiyat ve şatafa­ta boğarak nefsi hevaları ve hayvani arzuları takvi­ye etmektedir. Eğer bunlar İslam'ın maneviyatı, ruhaniyeti ile ve nefsi melekelerle, ahlakî seciyelerle birleştirilmezlerse toplum büyük zarar ve ziyana uğrar. Nitekim bugün birçok problemlerin, açmaz­ların insanlığın yakasına yapıştığını görüyorsunuz. 

ÖLÜM TOHUMLARI : GDO adı verilen "şeytan planının" tüm ayrıntılarını açıklıyor. Amerika üzerinden insanlığı kontrol altına almak, bazı milletleri kısırlaştırarak yok etmek gibi çok kirli planları olan şirketlerin içyüzünü deşifre edilen eserin 'giriş' bölümünü istifadenize sunuyoruz. 'Ölüm Tohumları' herkesin üzerinde çokça düşünerek okuması gereken bir şaheser.


 DNA’yı ticari mal haline getirmekten 

tutun, insanları birer robot-köleye 

çevirmeye kadar geniş spektrumlu 

bir planın bir parçası.

ÖLÜM TOHUMLARI : 
Yazar : Gazeteci F. William Engdahl,


"Biz dünya nüfusunun %6.3'ünü oluşturuyoruz ama zenginliğinin yarısına sahibiz. Bu farklılık özellikle bizler ve Asyalılar kadar büyük. Böyle bir durumda kıskanılma ve gücenilme gibi bir durumda olamayız. Gelecek dönemdeki asil görevimiz, ulusal güvenliğimize bir zarar getirmeden bu farklılık durumunu sürdürebileceğimiz bir ilişki kalıbı tasarlamaktır. Bunu yapmak için de tüm duygusallık ve hayallerden uzak durup dünyanın her yerindeki ulusal hedeflerimize odaklanmalıyız. Kendimizi çıkarlarımızdan fedakaarlık ederek dünyanın iyiliği için lüksümüzden vazgeçeceğimiz konusunda kandırmamıza hiç gerek yok." Seorge Kennan, 1948

Bu kitap küçük bir sosyo-politik elit zümre tarafından 2.Dünya Savaşı sonrasında Vaşington'da ele alınmış bir proje ile ilgilidir. Bu, Kennan'in "farklılık durumunu sürdürebilmek" tümcesinin nasıl hayata geçirildiğinin anlatılmamış hikâyesidir. Aynı zamanda bir avuç insanın savaş sonrası tüm kaynaklara ve güce sahip oluşunun da hikâyesidir.

Bu, güç devrimi tarihinin de ötesindedir, hattâ bilim dâhi bu azınlığın hizmetine sokulmuştur. 1948'de Kennan'in da kendi notlarında tavsiye ettiği gibi, herhangi bir fedakârlık veya dünyanın iyiliği düşünülmeden acımasız politikalar uygulandı.


Seleflerinin aksine İngiliz imparatorluğu içindeki hâkim guruplar, yeni beliren 'Amerikan eliti, kendilerini savaştan sonra, "Amerikan Yüzyıh"nın şafağında ilan ettiler ve hitap yeteneklerini, dünyanın iyiliği için düşüncesini kendi amaçlarına uygun şekilde kullandılar. Onların Amerikan Yüzyılı daha yumuşak ve kibar bir imparatorluk olarak sömürgecilikten kurtuluş, demokrasi, ekonomik gelişme ve özgürlük kisvesi altında diğer ulusların kaderlerine hükmedebilen, Büyük İskender'den sonraki en büyük küresel imparatorluktu.

Bu kitap "Bir Savaş Yüzyılı: Anglo-Amerikan Petrol Politikaları ve Yeni Dünya Düzeni" adlı kitabın bir devamı niteliğindedir. Petrolden sonra ikinci bir "kırmızı hattı" takip eder. İnsanın yaşamını sürdürebilmesinde en temel ihtiyacı olan günlük ekmeğinin karşılanmasını konu alır. 70'ler boyunca bu Amerikan elitin menfaatine hizmet eden kişi, hayatı boyunca 'güç dengesi1 politikalarının bir uygulayıcısı olan Henry Kissinger'di. Ve dünya hâkimiyeti konusundaki şu fikrini açıklamıştır; "Petrolü kontrol edersen ulusları kontrol edersin, yiyeceği kontrol edersen insanları kontrol edersin."

18 Eylül 2014 Perşembe

CELALEDDİN SUYUTİ NİN TASNİFİNDEN MEHDİ HADİSLER AHİR ZAMAN MEHDİSİ’NİN ALAMETLERİ Müellifi: ALİ BİN HÜSAMEDDİN EL MUTTAKİ









İÇİNDEKİLER


GİRİŞ                                                                     5
Müellifin Önsözü                                                    8

1. BÖLÜM - HZ. MEHDİ’NİN GELİŞİ VE İDARESİ        9
      1. Kıyametten önce Mehdi’nin muhakkak geleceği         9
      2. Hz. Mehdi’nin yeryüzünü adaletle dolduracağı  11
      3. Hz. Mehdi zamanındaki bolluk                    15

2. BÖLÜM - HZ. MEHDİ’NİN NESEBİ VE VASIFLARI  20
      1.Hz. Mehdi’nin nesebi                                    20
      2. Hz. Mehdi’nin vasıfları                                23

3. BÖLÜM - HZ. MEHDİ’NİN ZUHURUNDAN
ÖNCEKİ ALAMETLER                                       28
      1. Görülecek fitneler                                         28
      2. Fırat nehrinde altından bir dağın ortaya çıkması          32
      3. Hz. Mehdi’nin zuhur zamanını veren alametler  34
      4. Ikdiddurer isimli kitapdaki alametler          41

4. BÖLÜM - SÜFYANİ FİTNESİ                         46
      1. Süfyani’nin Şam’da çıkışı                            46
      2. Süfyani’nin doğudaki savaşları                    49
      3. Süfyani ordusunun Medine’de Beni Haşim’den
         insanları öldürmesi                                        52
      4. Süfyani Ordusunun Beyda’da yere batışı     53

5. BÖLÜM - HZ. MEHDİ’NİN ZUHURU           59
      1. Zuhurundan önceki ve zuhuru sırasındaki nidalar        59
      2. Zuhur şekli                                                    61

6. BÖLÜM - HZ. MEHDİ’NİN YARDIMCILARI      66
      1.Çeşitli yardımcıları                                       66
      2.Doğudan gelecek siyah bayraklılar               69
      3.Siyah bayraklılar ve Hz. Mehdi’nin bayraktarı    73

7. BÖLÜM - HZ. MEHD’NİN SAVAŞLARI VE
FETİHLERİ                                                           75
      1.Kudüs’e gelmeden önceki hareketleri           75
      2.Hz. Mehdi’nin Süfyani ile savaşı                  79
      3. Hz. Mehdi’nin Kudüs’den sonraki savaş ve fetihleri   83

8. BÖLÜM - HZ. MEHDİ’NİN HZ. İSA (AS) İLE
BULUŞMASI                                                         91
      1.Hz. Mehdi’nin Hz. İsa (a.s.) imamlık yapması    91

9. BÖLÜM - HZ. MEHDİ’DEN SONRA GELECEK
HALİFELER                                                          96
      1.Hz. Mehdi’nin hükmünün süresi                   96
      2. Hz. Mehdi’den sonra gelecek olan halifeler        98

10. BÖLÜM - HATİME                                        103
      1. Dünyanın ömrü                                             103
      2. Hz. İsa (a.s.) nın dünyada 40 yıl kalışı         106

      Müellifin Son Sözü                                           112

2.13 Hasen b. Süfyan ve Ebu Naim,
Ebu Hureyre’den tahric ettiler ki:
“Eğer Dünyadan bir gece bile kalsa,
Allah onu Uzatır ve Ehl-i
Beytim’den birisini Melik Kılardı.

GİRİŞ

Bismillahirrahmanirrahim

Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah’ a ve sayısız selat-ü selam da Efdal-ül Beşer olan Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’e ve O’nun Al-ü Ashabına olsun.
Ahmed İbni Hacer-i Mekki Hz.’nin “Beklenen Mehdi’nin alametleri” isimli eserindan sonra, Ali b. Hüsameddin el-Muttaki’nin dörtyüz yıl kadar önce telif ettiği “Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman” isimli kitabını da tercüme ederek yayınlıyoruz.
Bu eser, müellifi’nin ön sözünde  de belirttiği gibi, asrının müçtehidi, büyük islam alimi “Celaleddin es-Süyüti” Hz.’nin “Kitab-ül Arf’il Mehdi” ve “Cem’ül Cevami” ismindeki kitapları ile, “Ikdıddurer fi Ahbar-il Mehdiyyil muntazar” adındaki diğer bir eserden alınmış hadisi şeriflerle tasnif edilmiştir. Ayrıca “Hatime” kısmı ise yine Celaleddin es-Süyuti’nin “Kitab’ül Keşf an Mücavezeti Hazıhil Ümmeti el-Elf” risalesinden alınmıştır.
Bütün bu eserleri bir araya getiren “Ahir Zaman Mehdi’sinin Alametleri” adıyla neşrettiğimiz bu kitab, kanaatımızca, Hz. Mehdi konusunda yapılmış en geniş araştırma ve bir kaynak eserdir. Bu sebeple de, İmam Süyüti Hz.’nin “Kitab-ül Arf'il Verdi fi Ahbar’il Mehdi” isimli eserini ayrıca yayınlamayı gerek duymadık. Eserin orijinali İstanbul - Süleymaniye Kütüphanesinde el yazması olarak “Carullah 1494/3 sayfa 76-133” kaydında bulunmakta, ayrıca yine el yazması bir nüshası da Konya Kütüphanesinde bulunmaktadır.
Esas itibariyle kitab 13 bölüm ve bir Hatimeden teşekkül etmiştir. Fakat biz kitaptaki hadisi şerifleri yeniden bir tasnife tabi tutarak, hatime dahil 10 bölümde toplamış olduk. Bu şekilde, aynı konudaki hadisi şerifleri bir araya getirerek, mevzuun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olduğumuz fikrindeyiz. Bu arada hadisi şerifleri numaralamak sureti ile eski bölüm ve o bölümdeki sıralarını belirtmiş olduk. Yalnız, geçmişte Mehdi’lik iddiasında bulunmuş olan kimseleri ve onların yanlışlığını belirten fetvaları ihtiva eden 12’nci ve 13’ncü bölümleri bu tercümeye dahil etmedik.
Bugün, pek çok kimse, artık kıyametin küçük alametlerinin neredeyse tamamlanmış ve büyük alametlerinin ise gelmekte olduğu kanaatında bulunmaktadır. Bilindiği gibi bunların başlama işareti de esas adı Abdullah oğlu Muhammed olan ve kendisini kısaca “Mehdi” denen zatın zuhurudur.
Peygamber (s.a.v.) tarafından, insanlık tarihinin en büyük fitnesi olarak belirtilen ve Tanrılık iddiasında bulunacak olan Deccal’in çıkışı ve arkasından Hz. İsa (as)’ın nüzul edip Kudüs civarında onu öldürmesi ve sonra Ye’cüc-Me’cüc istilası gibi büyük hadiseler hep, O’ndan sonra ve arka arkaya vukua gelmektedir.
Şimdiye kadar çok istismar edilmiş ve çok hassas olan bu konuda, hataya düşmek, kendisini iyi tanımak, sahtelerinden ve fitnelerinden korunmak ve gerekli tedbirleri alarak Allah ve Resulü (s.a.v.)’in yolunda bulunmak, ancak Allah’ın izni ve koruması ile ve bu husustaki en doğru ve sağlam bilgileri öğrenmekle mümkün olacağı kanaatındayız.
İşte içinde takriben bu mevzuda 300 hadisi şerifi bulunan “Ahir Zaman Mehdisi’sinin Alametleri” kitabını tercüme edip, müslüman kardeşlerimizin istifadesine sunarken, bizlere bu çalışmayı nasip eden Allah Teala’ya şükürler ediyor ve bizleri her türlü fitnelerden korumasını ve doğrularla ve Hak yolcuları ile birlikte kılmasını niyaz ediyoruz.
Dr. Suat ARUSAN
Nisan 1986-Manisa

Müellifin Önsöz’ü


Allah’ım Sen Hz. Muhammed (s.a.v.) ve O’nun Al’ine  merhamet et. Bize hakkı hak olarak göster ve ona uymayı nasibet. Batıl’ı da batıl olarak göster ve ondan sakınmayı bize nasibet.
Hamd yalnız Allah (c.c.)’adır. Yalnız O’na hamdeder, O’ndan yardım dileriz. O’na iman ederiz. Tevekkül O’nadır. Şehadet ederiz ki, Bir’dir, O’ndan başka ilah yoktur. Eşi ve benzeri yoktur. Yine şehadet ederiz ki, Hz. Muhammed (s.a.v.) O’nun kulu ve elçisidir. Allah (c.c.)’ın selam ve rahmeti O’nun Al ve ashabı ile peygamberlerinin üzerine olsun.
Kötü nefsimiz ve kötü amellerimizden Allah (c.c.)’a sığınırız. Allah (c.c.) kime hidayet ederse onu kimse saptıramaz, O’nun saptırdığına da kimse hidayet edemez.
Asrın müçtehidi olan Şeyhülislam Celaleddin Es-Süyuti’nin Kitab-ül Arf’il Verdi fi ahbar’il Mehdi ismindeki eserini okudum. Bu kitab, Hz. Mehdi hakkındaki hadisleri toplayıp biraraya getirmiş... Ancak bölüm bölüm ayırmamış. Ben bu hadisleri bölümlere ayırarak tasnif ettim. Ve yine İmam Suyuti’nin Cem’ül Cevami ismindeki kitabından bazı hadislerle, Ikdıddurer fi Ahbar’il Mehdiyy-il Muntazar adındaki diğer bir eserden aldığım değişik hadisleri de kitabıma ilave ettim.
Bu kitabım bir MUKADDİME, 13 BÖLÜM ve bir HATİME’den ibarettir.

I. BÖLÜM
HZ. MEHDİ'NİN GELİŞİ ve İDARESİ
1- KIYAMETTEN ÖNCE, MEHDİ'NİN MUHAKKAK GELECEĞİ
• Hz. Mehdi'nin muhakkak geleceği,
1.28--- Ebu Naim, Said’den tahric etti, O dedi, Peygamber (s.a.v) buyurdu: Ümmetim arasında Mehdi gelecektir. Ömrü, kısa olursa yedi, yoksa sekiz, yoksa dokuz sene. Ümmetim O'nun zamanında iyi ve kötünün benzeri ile nimetlenmediği bir nimetle nimetlenecek, sema üzerine bol yağmur yağdıracak, arz nebatından hiçbir şey saklamayacaktır.
1.37--- İbni Ebi Şeybe, Musannef isimli kitabında, Ebu Said-il Hudri’den tahric etti, O dedi, Resulüllah (s.a.v.) buyurdu: Benim ümmetimden Mehdi gelecektir. Eğer ömrü uzasa da kısalsa da, yedi, sekiz, yıl veya dokuz yıl, mülk sürecektir. Ve daha önce zulümle dolu olan dünyayı adaletle dolduracaktır. Sema yağmurunu indirecek, yer bereketini çıkaracak, daha önce görülmemiş bir biçimde ümmetim O’nun zamanında rahata erecektir.

• Dünyadan bir gün bile kalsa Hz. Mehdi’nin idareyi ele alacağı

1.5--- Tirmizi, sahih diyerek Ebu Hureyre’den tahric etti, buyurdu ki: Eğer dünyadan bir gün bile kalsa, Allah, O, idareyi ele alıncaya kadar, o günü  uzatırdı.
1.13--- Hasen b. Süfyan ve Ebu Hureyre’den tahric ettiler ki: Eğer dünyadan bir gece bile kalsa, Allah onu uzatır ve Ehli Beytim’den birisini Melik kılardı.
1.46--- İbni Mace ve Ebu Naim, Ebu Hureyre’den tahric ettiler, O dedi, Peygamber (s.a.v.) buyurdu: Eğer dünyadan bir gün kalsa, Allah o günü uzatır ve Ehli Beytim’den birisini Melik kılar, O Kostantiniyyeyi ve Deylem dağlarını da feth eder.
1.43--- İmam Ahmed, Ebu Davud ve Hasen ve Sahih diyerek Tirmizi, İbni Mes’ud’dan tahric ettiler. O dedi, Paygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: Dünya, müslümanlara Ehli Beytimden bir adam, (Arab’a) Melik olana kadar, yıkılmayacak ve gitmeyecektir. O’nun ismi ismime uyacaktır.

• Hz. Mehdi’nin, beşinci olarak, yeryüzüne hakim olacağı

1.44--- İbni Cevzi, Tarih isimli eserinde İbni Abbas’dan tahriz etti, O dedi, Peygamber (s.a.v.) buyurdu: Yeryüzüne dört kişi malik olmuştur. İkisi mü’min, ikisi kafirdir. Mü’minler, Zülkarneyn ve Süleyman (a.s.), kafirler ise Nemrud ve Buhtunnasr’dır. Beşinci olarak Ehli Beytim’den birisi gelecek ve O da dünyaya malik olacaktır.
1.32--- Ebu Naim, İbni Mes’ud’dan tahric etti, O dedi, Resulüllah (s.a.v.) buyurdu: Dünyadan bir gece bile kalsa, Allah  o geceyi uzatır ve Ehli Beytim’den birisi gelerek dünyaya hakim olurdu. Onun adı adıma, babasının adı babamın adına uyar. Daha önce yeryüzü nasıl zulümle doluysa, O, onu adaletle doldurur. Malı seviye üzere taksim eder ve Allah bu ümmetin kalblerinde gına verir. Yedi veya dokuz sene kalır. Mehdi’den sonra, (Hz. İsa (a.s.)’ın kırk senelik devrinden sonra) artık hayat yaşamakta, bir hayır yoktur.

2-H Z. MEHDİ'NİN YERYÜZÜNÜ ADALETLE DOLDURACAĞI

• Hz. Mehdi’nin, önce zulümle dolu olan dünyayı, adaletle dolduracağı

2.10--- Haris b. Ebu Usame ve Ebu Naim, Ebu Said-il Hudri’den tahric ettiler. O dediki, ResulAllah (s.a.v.) buyurdu: Yeryüzü zulüm ve düşmanlıkla dolduktan sonra, mutlaka Benim Ehli Beytim’den birisi çıkar. Ve nasıl daha önce zulüm ve düşmanlıkla doluysa, O dünyayı adaletle doldurur.
1.19--- Naim b. Hammad, Ebu Said-il Hudri’den tahric etti. O dedi Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: Ümmet bal arılarının beyleri etrafında toplanması gibi Mehdi’ye sığınırlar. O daha önce zulümle dolu olan dünyayı adaletle doldurur, insanlar asr-ı saadet dönemine adeta geri döner, uykuda olan uyandırılmaz ve bir damla bile kan akıtılmaz.

• Hz. Mehdi’nin yeryüzünün zulüm ve fitnelerle dolu olduğu bir zamanda geleceği

2.26--- İbni Ebi Şeybe, İbni Abbas’dan tahric etti, buyurdu ki: Fitneleri önlemenin kendisine zor gelmeyeceği ve öldürmenin de onu vazgeçiremeyeceği Ehli Beytime mensup birisi sahip olmadan günler ve geceler bitmeyecektir. Ey Abbas’ın oğlu, sizin ihtiyarlarınız ona yetişemiyecek, gençleriniz yetişecektir. Bu Allah’ın emridir, dilediği insanlara verir.
1.33--- Hakim, Ebu Said’den tahric etti, Resulüllah (s.a.v.) buyurdu: Ahir zamanda ümmetimin başına, sultanlarından şiddetli belalar gelir, öyle ki yerler müslümanlara dar gelir. O zaman Allah, daha önce zulümle dolu olan dünyayı adaletle dolduran Benim soyumdan birisini gönderecektir. O zaman gök hiç bir yağmur damlasını esirgemeyecek ve yer de bereketlenecektir. O dünyada yedi veya sekiz kalacak, eğer çok olursa dokuz.
2.19--- Tabarani, Kebir isimli eserinde, Ebu Naim ise Ali Hilal’dan tahric ettiler. Resulüllah (s.a.v.) Hz. Fatma’ya şöyle buyurdu: Beni Hak ile baas eden Allah’a yemin ederim ki, şu ümmetin Mehdi’si Hasan ve Hüseyin’dendir. Dünya hercümerc içinde kaldığında, fitneler zuhur ettiğinde, yollar kesildiğinde, bazıları bazısına hücum ettiğinde, büyük küçüğe merhamet etmediği, büyük büyüğe vakarlı davranmadığında; Allah, bu sırada, onlardan adavetin kökünü kazıyarak dalalet kalelerini feth edecek ve evvelce Benin ayakta tuttuğum gibi, ahir zamanda, dini ayakta tutacak, önceden zulümle dolu olan dünyayı adaletle dolduracak birini gönderecektir.

• İslam’ın Hz. Mehdi eliyle açıklanacağı

2.12--- Ebu Naim, Huzeyfe’den tahric etti, O dedi ki, Resulüllah (s.a.v.) buyurdu: Vay bu ümmete, o öldüren zalim meliklerden dolayı. Bu zalimler, kendilerine itaat edenler hariç, sessiz mutileri bile korkuturlar. Muttaki mü’min, diliyle taraftar gibi görünse de, kalbiyle onlardan nefret eder. Allah Teala, İslamı aziz olarak iade etmek murad edince, her muannid zalimi helak edecektir. O, bir ümmeti, istediğinde, fesadından sonra islah etmeye kadirdir. Ya Huzeyfe, eğer dünyadan bir gün bile kalsa, Allah o günü uzatır, taki Benim Ehli Beytim’den bir kimseyi Melik kılsın ve onun eliyle melhameler yapsın ve İslam açıklasın. O vaadinden dönmez ve hesabları seri olarak görücüdür.

16 Eylül 2014 Salı

HASAN SABBAH: ALAMUT KALESİ VE CENNET FEDAİLERİ




Yazar : Enes Türkoğlu            Tutku Yayınevi

Moğollar tarafından 1256'da lanetli olduğu düşüncesiyle yıkılan Alamut Kalesi'

Tarihte terör, korku, dehşet ve suikasttan bahsedildiğinde akla gelen ilk isim Hasan Sabbah ve cennet fedaileridir... Mekânsa elbette ki şimdilik yeryüzünde var olmayan Alamut Kalesi...

Hasan Sabbah'ın liderliğinde tam 33 sene devam eden, ancak aradan geçen yüzyıllara rağmen dünyada milyonlarca insanın zihninde aynı korku atmosferini yayacağı endişesi yaşatan Haşhaşiler'in sırrı neydi?


Hz. Muhammed'in torunu İmam Cafer'us-Sadık'ın oğlu İsmail'i imam kabul etmiş gibi görünen ve İsmalîyye Mezhebi'ni yaymak için Alamut Kalesi'ni üs seçen Hasan Sabbah ve fedailerinin kazanmak için kullandıkları tek metod vardı: 

Süikast  ve Terör...



Selçuklu İmparatorluğu'nun meşhur veziri Nizamülmülk başta dönemin önde gelen pek çok devlet yöneticisi ve komutanını kanlı hançerleriyle öldüren Haşhaşiler'in motivesinde kullanılan yöntemler halen tartışılıyor...

Hasan Sabbah'ın 'müritlerini' terör ve suikast işlemeye ikna için kullandığı yöntem günümüzde terör örgütlerinin vazgeçemediği taktiklerinin başında geliyor; şehvetli bir kadın ve uyuşturucu...

Şeyhlerini memnun etmek için her türlü çılgınlığı bir an bile düşünmeden yapabilen, binlerce kişilik, yüzyıllardır faal bir ordu... Ölümden korkmadan hatta ona koşa koşa gidebilenlerin dehşet verici hikâyesi neidi ?


BU CİNAYETLERİ HEP SAHTE CENNET VAADİ İLE YAPTIRMAKTAYDI.

Hasan Sabbah'ın kurduğu 'sahte cennet bahçeleri' bu bahçeye gire-bilenlerin her türden ihtiyacına cevap vermeye hazır yüzlerce güzeller güzeli kadın... Hasan Sabbah'ın 'öldür' emrini bekleyen binlerce mürit bu sahte yeryüzü cennetini bir kere tatmış ve kendilerini hayatlarının geri kalanını burada geçirmeye adamıştı.

Fedai yapılmak istenenler hariç, bu bahçeye kimsenin girememesi için gizli bir geçit de yapılmıştı. Hasan Sabbah 12 ilâ 20 yaş arasındaki fedai adaylarına tıpkı peygamberlerinin anlattığı gibi Cennet'i önce tasvir ediyordu. Daha sonra anlattığı Cennet'in gerçekliğini ispatlamak için fedai adaylarına önce uyutucu bir ilaç içiriyor, daha sonra onları gizli geçitten bahçeye taşıyordu. Fedai adayları uyandıklarında, anlatılan Cennet'i gözleriyle görüyor ve Hasan Sabbah ne isterse onu yapmaya hazır bir kıvama geliyorlardı. Bir zaman sonra yeniden uyutulan fedai adayları Hasan Sabbah'ın yanına döndürülüyor ve ondan, istenileni yaptıkları halde Cennet'te sonsuza dek kalacaklarına dair vaadler duyuyorlardı (Lewis 6-7)."

Cennet'ten çıkarılan fedailer gördüklerini diğerlerine de anlatıyor ve Hasan'ın kale içerisindeki etkisini katlıyordu. Cennet'i görenler, Hasan Sabbah'ın emirlerini korkuyla değil, arzuyla yerine getirir hale geliyordu.

HASAN SABBAHLA İLGİLİ KONULAR :

1-HASAN SABAHIN KISA HİKAYESİ VE HASAN SABBAH'İN  YAPTİGİ O DEHSET AÇİKLAMA..
2-HASAN SABBAH NASIL BİR ADAMDI?SIRLARI NEİDİ?
3-3- HASAN SABBAH  DÖNEMİNDE   İNANIŞLAR  KARMATİ , İSMAİLİ HAREKETİ
4- HASAN SABBAH OLUŞUMU.
5-HASAN SABBAH IN MESHEP KURALLARI
6- HASAN SABBAH İNSANLARA BİR MÜSLÜMAN OLARAK SUNULDU VE GÖSTERİLDİ.
MEZHEP FAKTÖRÜ OLUŞTURULDU BİR TRUVA ATI GİBİ.
7-ALAMUT HASAN SABBAHIN DÜNYA DÜZENİ ve İMAM GAZALİ NİN ENGELLEMELERİ
GÜNÜMÜZE İZ DÜŞÜMLERİ
8-İSMAİLİLİK’İN TÜRK VE BATI DÜNYASI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
9-HASAN SABBAH  İSMAİLİ MİSYONERLİĞİ
10- HASAN SABBAHIN SULTAN SELAHATTİN EYYUBİ  VE
TAPINAKÇILAR  ARASINDAKİ İLİŞKİLERİ
11- HAŞHAŞÎLER'İN SUİKAST YAPTIKLARI VE ÖLDÜRDÜKLERİ
ÖNEMLİ DEVLET ADAMLARI.
12-İSMAİLİYE İNANCI VE BU İNANCIN GETİRDİĞİ SONUÇLAR
13-HASAN SABBAH HAKKINDA BATININ VE DİĞERLERİN FİKİRLERİ.
14-TEMPLİYERLER  KİMDİR?MASONLARLA İRTİBATI , YAKINLIĞI NEDİR?
15-İSMAİL DÖNEMİNDEKİ HAÇLILAR  (TEMPLİYERLER ) VE  HASAN SABBAH ÖRGÜTLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİLERİ
16-ESKİNİN“HAŞHAŞÎ” DÜNYA DÜZENİ  , GÜNÜMÜZÜN YENİ DÜNYA DÜZENİ
17-KUDUS HAÇLI SEFERLERİ  ve  HASAN SABBAH.
18-İSMAİLİLER DÖNEMİNDEN SONRA ( BATINİLAR ) DÖNEMİNDE  BEKTAŞİLİK VE ALEVİLİĞİN GÜNÜMÜZE İZ DÜŞÜMLERİ
19- HASAN SABBAHIN GENÇLİK ARKADAŞI ,DOSTU ÖMER HAYYAM MÜSLÜMAN DEĞİLDİ.
20-HASAN SABBAHIN ÖLÜMÜ
21-KAYNAKÇA

HASAN SABBAH HAŞAŞİLERİN GERÇEK TARİHİ YÜZÜ :

1-HASAN SABAHIN KISA HİKAYESİ VE HASAN SABBAH'İN  YAPTİGİ O DEHSET AÇİKLAMA..

Hasan Sabbahın kısa hikayesi  hayatı :

Hasan Sabbah (1035 - 1124), Büyük Selçuklu Devleti zamanında yaşamış olan, tarihin eski ezoterik ve batıni örgütü Haşhaşileri kuran ve ölene kadar liderliğini yapan kendini gizlemiş İranlı Yahudilerindendir. İran tarihteki en gizemli insanlardan biri olarak adı geçer.

Hayatı:İran'da Kum kentinde dünyaya gelmiştir. Zamanın önde gelen okulllarında okuma şansı bulmuştur. Ailesiyle birlikte Rey şehrine gittiğinde burada Şii inancının önderleriyle temas etmiş ve Şiiliği benimsemiş-tir. Dini çalışmalarını geliştirmek için Fatimilerin hakim olduğu Kahire'ye gitmiştir. İran'a döndüğünde Sel-çuklu Türk sarayında yüksek bir memuriyetle işe başlayacaktır. Ünlü yönetici Nizamülmülk'ün emrinde ça-lışmaya başlayacaktır.Bu aşamadan sonra hayat hikayesinde belirsizlik başlar.

Devrinin yetiştirilmiş en büyük Şeytanîsi. Annesi Yahudi. Babası sonradan İslam’ı kabul eden bir tüccar. Tabii ki İslam’ı kabulü bir kılıf. Koyu bir Hıristiyan. Haçlı, tapınakçı.
Sabbah, daha bebekken 9’ların en büyük Şeytanîsi tarafından seçilir. Ondan sonra gözetilir, yetiştirilir. İhtisası büyücülük ve ilizyondur. Devrinin en büyük ilizyonistidir.

Yetişkin biri olduğunda kendisine biçilen her şey, Şeytanîlerin programlarınca uyarlandı. Alamut Kalesi kayalıkları seçildi. Ortadoğu’nun en büyük sihirbazı; ilizyon üstadı Şeytanî Mala himaye etti. Alamut Kalesi dekorlarla ilizyon mekanı hâline getirildi. O dönemin imkanlarıyla Sabbah, devrin en iyi bilginlerinin yanında farklı yetiştirildi.
İnsanlara bir Müslüman olarak sunuldu ve gösterildi. Peki gaye neydi?

Dönemde ünlü Büyük Selçuklu veziri Nizamülmülk'ün emrinde çalışmaya başlayan Hasan Sabbah.Kuzeyden İran'a göç eden Türkmenler'in nüfuslarının artması ve bu sebeple İran'da oluşan kapasite sorunun çözülmesi için Anadolu yarımadasına göç ettirilmesi projesinin engellenmesi ve böylece İslam'ın batıya yayılışının engellenmesi amacıyla dönemin gizli ve ezoterik özellik taşıyan dinsiz Yahudi örgütleri tarafından özel olarak yetiştirildiği ve el altından finanse edildiği, babasının bu örgütler adına çalışan Avrupalı bir Hristiyan olup Müslüman gibi yaşadığı annesinin ise bir Yahudi olduğuna göre, Hasan Sabbah'ın asıl amacı orduya ve eyaletlere hakim Türkler ile bürokraside görevli Farslılar arasında kalıcı bir etnik gerilim oluşturmak ve Türkmen aşiretlerinin batıya göçünü olabildiğince geciktirmek ve mümkünse engellemekti.


İsmaili tarikatını seçerek, kendi toplum ve düşünce sistemine göre Yahudi kabalası etrafında olan kişileri önderliğe getirmek , Haçlı seferlerini kolaylaştırmak ve islamiyetin daha fazla ve hızlı yayılmaması için buna etkin faydalı olan kişilere suikastler düzenlemiştir. Bu suikastleri işletmek için militanlarına haşhaş vererek onların zihinlerine avucuna aldığı bilinmektedir. Bu yüzden örgütün adı Haşhaşiler yani  assassin olmuştur.

Merkezleri, yüksek bir kayalığın tepesinde kurulu olan Alamut Kalesi'ydi. bu kalede 2000 mürit yaşıyordu.


HASAN SABBAH'İN  YAPTİGİ O DEHSET AÇİKLAMA..

“Oyleyse dinle. Bu senin son sansin. Ben taraftarlarima daima Arap asilli oldugumu anlattim. Rakiplerim ise aksini ispat etmeye calistilar. Hakli olan onlardi. Fakat neden boyle davrandim? Cunku siz Persler kendi irkiniza gereken onemi vermiyorsnuz. Peygamberin dogdugu ulkeden herhangi biri sefil bir dilenci bile olsa, sizin gözunuzde dunyanin en kiymetli adami oluveriyor.

 Oysa sizler Rustem’in ve Suhrab’in, Minuçehr’in ve Feridun’un torunlarisiniz.
Husrev’in, Ferhad’in, eski buyuk Pers krallarinin, Pers imparatorlugunun varislerisiniz! Fidevsi’inn,Ansari’nin ve daha nice sarisin sizin dilinizi konustugunu unuttunuz! Kendinizi Araplarin dinine ve kulturune tabi kildiniz! Simdide, bozkirlardan gelen at hirsizlarinin, turklerin onunde, karin ustu yerlerde surunuyorsunuz!Selcuklu kopeklerinin yarim asirdan beri size hukmetmerlerine musade ediyorsunuz! Oysa siz Zerdust’un torunlariniz.
Gencligimde iki arkadasim ile kutsal bir yemin ettik Omer Hayyam.

Bu taht hirsizlarini alt etmeye yemin etmistik.Çünkü onlar müslümanlığı koruyan çoklu ve büyük engellerdi.
 Planlarimizi gerceklestirmek icin toplumun en ust seviyelerine ulasmaya calisicak ve bu cabalarimiz sirasinda birbirmizi tum gucumuzle destekliyecektik. Ben araç olarak Ali taraftarlarini kullanmaya karar vermistim. Cunku bunlar Bagdat halifesine dolayisiyla da Turklere karsi idiler. Vezir ise Selcuklularin hizmetine girmeyi yeglemisti. Onceleri onun sectigi yolun emellerimizi gerceklestirmek icin gereginden uzun oldugunu dusunuyorum. Bu nedenle onunla konusmak istedim ama hala bu cocukca dusuncelere inandigimi isitince cok sasirdi. Her ne kadar saraya girmeme yardim ettiysede kisa sure sonra benim eski kararlarimiza bagli kaldigimi kabul etmek zorunda kaldi.

10 Eylül 2014 Çarşamba

SİYASETİN SATILMIŞ HAİN YAZARLARI İĞFAL : Avrupa Birliği’nin 2002–2010 sürecinde hibe vererek iğfal ettiği vakıf, sendika, meslek odası, sanayi ve ticaret odası, dernek, meslek lisesi, üniversite, birlik ve belediye sayısı toplam 2.357’ye ulaştı


YAZAR : Yılmaz Dikbaş


Avrupa Birliği’nden doğrudan ya da dolaylı yoldan hibe almış kişi, kurum ve kuruluşlar, para karşılığı iğfal edilmeyi kabul etmişlerdir. 

En az 2.000 gazeteci, köşe yazarı, TV programcısı ve editör Avrupa Birliği’nden hibe alarak iğfal edildi…
23’ü üniversite hocası 41 Türk, Avrupa Birliği’nin Türkiye’deki ‘Avrupa Takımı’nda yer alarak iğfale boyun eğdi… 

Avrupa Birliği’nin hibe vererek iğfal ettiği bazı üniversite hocaları ve yazarlar, sözde soykırımı kabullenip Yahudilerden, Ermenilerden Özür Dileyenlerin elebaşlığını yaptılar…
ABD ve AB güdümünde, Türkiye’de Türk-Kürt çatışması çıkarmak isteyenler, Alevi-Sünni ayrışmasını körükleyenler, Cumhuriyet Devrimlerine saldıranlar ve Türk Ordusuna                      
                                            havlayanlar kimlerdir diye baktığımızda,

Hep karşımıza Avrupa Birliği ve  Siyonist Soroshibeleriyle iğfal edilmişler çıkıyor…
Bu piyasanın ünlü taciri Siyonist Soros bakın ne diyor:
Yeşil Gladio"nun dinci tetikçileri
FBI"ın yetiştirdiği dinci istihbaratçılar
CIA"in kefil olduğu dinci cemaat liderleri
ABD"den maaş alan dinci köşe yazarları
Utah"ta TSK aleyhine yayın yapan dinci yalan makineleri
Kendini peygamber sanan Amerikalı şeyhe bağlı dinci milletvekillleri
Yahudi malları almayın"deyip Yahudilerle ticaret yapan dinci gazete ve Irkçı gazeteler.

Emperyalistler, yani saldırgan, yayılmacı ve sömürgeciler, tezgâhladıkları
Yeni Dünya Düzeninin şifresini kafalara şöyle çivilediler:
"Her şey satılıktır!"
Bu düzende geçerli olan, Serbest Piyasa Ekonomisidir.
"Piyasa, ahlâk içermez"
Öyleyse artık bilinen ahlâk kuralları geçerli değildir, her şey satılıktır.
Onur, şeref, aşk, sevgi, sevgili ve eş satılıktır…Vatan sevgisi, vatan, ulus sevgisi ve ulus satılıktır…Kalem tutan eller, televizyon kanallarından seslenen ağızlar satılıktır…
Egemenlik de satılıktır bağımsızlık da…Eğitim de satılıktır, sağlık hizmetleri de…
Üniversitelerimiz de satılıktır, profesörlerimiz de…Emek de satılıktır, emekçi de 
    E K M E K Ç İ L E R  DE     SATILIKTIR
O Zaman; Zamanı ve sonu geldi artık Tehlike, tehlikeyi göze almadan yok edilemez



AJAN YAZARLAR:
Ergün Poyraz 


 



Dünyanın en sinsi takiyyecilerinin deşifresi.
Ergün Poyraz kimdir?

İKİ DEVRİN PERDE ARKASI SİYONİSTLERİN PROTOKOLLERİ : Milletlerarası Siyonist Teşkilatı'nın amaçları nelerdi? Birinci Dünya Savaşı'na nasıl girdik? Gizli teşkilatımızın en mühim ajanı kimdi? Malta zindanlarında kimler vardı?


(Teşkilat-ı Mahsusa Başkanı Hüsamettin Ertürk)
Yazar : Samih Nafiz Tansu     İlgi Kültür Sanat Yayınları

"Çok mühim şahsiyetlerin özel hayatlarına dair bu sahneler, okuyucularımızın gözleri önünde daima iki devri, İmparatorluk ile mütareke yıllarını ve bu iki devrin perde arkasında bugüne kadar gizli kalmış pek mühim meselelerini aydınlatacaktır. "

Emekli Süvari Albayı Hüsamettin ERTÜRK

Abdülaziz intihar mı etti, yoksa öldürüldü mü?
Jöntürkler İstanbul'da nasıl teşkilatlanmışlardı?
31 Mart Vakası'nın arka planında ne vardı?
Milletlerarası Siyonist Teşkilatı'nın amaçları nelerdi?
Birinci Dünya Savaşı'na nasıl girdik?
Gizli teşkilatımızın en mühim ajanı kimdi?
Malta zindanlarında kimler vardı?
Milli Müdafaa Grubu nasıl kuruldu?
Milli cephelerin silahları ve teçhizatı nasıl temin edildi?
Son Osmanlı hükümdarı nasıl kaçtı?

Bu ve benzeri soruların cevapları o dönemin en önemli tanıklarından birinin anlatımıyla günışığına çıkıyor. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Teşkilatı Mahsusa Başkanlığı ve Mütareke yıllarında Milli Müdafaa Grubu Başkanlığı görevlerinde bulunan emekli Süvari Albayı Hüsamettin Ertürk'ün hatıralarını zamanın önde gelen gazetecilerinden Samih Nafiz Tansu'ya anlatmasıyla hayat bulan eserle, iki devrin -Osmanlı'nın son dönemi (Mütareke yılları) ve Milli Mücadele dönemi- karanlıkta kalan birçok olayı aydınlığa kavuşuyor.

Teşkilat-ı Mahsusa, o yıllarda dünyanın en güçlü ve en etkin örgütlerinden biriydi. Ortadoğu ve Kuzey Afrika basta olmak üzere üç kıtada örgütlenen Teşkilat-ı Mahsusa ajanlarının pek azı örgüt mensubu olarak tanınıyordu. Resmi üyelik listeleri bulunmamakla böyle bir listenin yayınlanması, Ortadoğu'daki birçok devlet adamını rahatsız edecekti.

Eşref Kuşçubaşı

Örgütte doktorlar, mühendisler, gazeteciler, politikacılar ve subayların yanı sıra, geçmişi oldukça karanlık ama sadakatlerinden kuşku duyulmayan gerilla savaşı uzmanları da yer alıyordu. Böylesine zengin bir "ajan kadrosu"na sahip olmasına rağmen Türkçe ve yabancı dillerde yayınlanan kitaplarda Teşkilat-ı Mahsusa'dan pek söz edilmemesi, söz edenlerin de yeterince bilgi vermemesi teşkilatın faaliyet alanı ve personel sayısını gizli tutmakla yükümlü olan Osmanlı devlet adamlarının bir taktik başarısıydı. 
Philip H. Stoddard

Millî İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) atası olan “Teşkilât-ı Mahsusa”nın son Başkanı Hüsamettin Ertürk, ele geçirdiği Siyonistlerin Protokolleri’ni anılarında açıkladı.
Söz Teşkilât-ı Mahsusa’nın son Başkanı Hüsamettin Ertürk’te:
Ben Teşkilat-ı Mahsusa’da çalışırken Dünya’ya hakim olmak isteyen bu Milletlerarası Siyonist Teşkilatının elimize geçen 22 maddelik düsturları vardı ki, ne kadar manalıdır. Burada şöyle yazılıdır:

1 – Genç nesilleri mugayir-i ahlak telkinlerle bozmalı,
2 – Aile hayatını yıkmalı,
3 – Insanlara, aşağı sınıflarla tahakküm etmeli,
4 – Sanatı zayıflatmak, edebiyatı müstehcen ve şehevi bir hale sokmalı,
5 – Mukaddesata hürmeti yıkmalı, hürmetle anılan kimseler hakkında rezilane vak’alar uydurmalı,
6 – Hududsuz bir lüks, başdöndürücü modalar icad etmeli, çılgınca sarfiyatı teşvik eylemeli,
7 – Kalabalıkların vakitleri, eğlenceler, oyunlarla oyalanmalı, herkes düşünmekten alıkonmalı,
8 – Müfrit nazariyelerle (kuramlarla) fikirler zehirlenmeli, gürültü ve kargaşalıklar yaratılmalı, içtimai sınıflar arasına kin ve itimatsızlık sokulmalı,
9 – Aristokratlara müthiş vergiler koyarak onları bunaltmalı, aralarına kin ve itimatsızlıklar saçmalı,
10 – Mal sahipleriyle işçilerin arasını bozmalı, grevler, sabotajlar tertib ettirmeli,
11 – Yüksek tabakanın manevi kuvvetini her çareye başvurarak kırmalı,
12 – Sanayiin ziraati ezmesine imkan vermeli, böylece köylü sınıfını ortadan kaldırmalı,
13 – Saçma nazariyeleri ortaya atarak halkı gayri kabil-i tatbik fikirlerle dolambaçlı yollara sevketmeli,
14 – Hayat pahalılığını körüklemeli, ücretleri arttırmalı,
15 – Beynelmilel mes’eleler ihdas ederek milletler arasına kin ve nefret tohumları serpmeli,
16 – Milletlerin mukadderatını tahsil ve terbiyeden mahrum kimselerin ellerine tevdi ettirmeli,
17 – Bütün hükumet şekillerini değiştirmeli, bir çok sırları ifşa etmeli,
18 – Meşru hükumet tarzlarından mutlak bir istibdada gitmeli,
19 – Siyasi, iktisadi buhranlar yaratmalı, servetleri mahvetmeli,
20 – Mali istikrarı bozmalı, iktisadi krizleri çoğaltmalı, spekülasyonlara, enflasyonlara yol açmalı, altını mahdud ellerde toplamalı, muazzam sermayeleri felce uğratmalı,
21 – Hükumetlerin ölümlerini hazırlamalı: Insaniyeti elem, ıstırab ve yoksulluk içine atmalı.
Teşkilat-ı Mahsusa’nın dikkatli tetkikleri neticesinde vardığımız hakikat şudur ki, 1892 denberi Dünyamız, bu zihniyetteki Yahudiler’le mücadele halindedir. Bunlar bir “Cihan Ihtilali” hazırlamaktadırlar.

KAYNAK:
Hüsamettin Ertürk’ün Hatıraları, Iki Devrin Perde Arkası, kaleme alan: Samih Nafiz Tansu, Sebil Yayınevi, Istanbul 1996, sayfa 48, 49.